Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Daire, evladiye, 2. hac ziyareti

Daire, evladiye, 2. hac ziyareti

Rahmetlinin hastalığı derken üç konuyu unutuvermişim.

Şimdi film makarasını geri alarak sunmak isterim.

***

Karayollarındaki daire arkadaşlarının kurduğu kooperatife bende üye oldum. (1965)

Kooperatif olarak SSK kanalı ile birer daireye sahip olacaktık.

Konya’daki 1. Form Apartmanı yanında ki arsayı alarak işe koyulundu.

Proje çizildi ihaleye çıkarıldı SSK onayladı ve beş katlı çift yanlı apartman bir yıl sonrası teslim edildi.

Kuralar çekildi bana düşen 3. kat daire belli oldu.

SSK ödeyeceğimiz meblağı resmen bildirdi. Buna göre dairenin asıl bedeli 35000 TL SSK taksitle ödemeleri olarak 52000 TL olarak her ay 350 TL ödeyecektik.

***

Ben bu faiz işine girmek istemedim. Ya para bulup 35000 TL’yi defaten ödeyecem veya ayrılmış olacaktım.

Nakit yoktu. Rahmetlinin ziynetleri vardı ama yetişmezdi.

Babama “Baba bana ayda 1500 TL ödemeli borç yirmi bin TL bul gerisini ben tamamlayacağım. Yoksa vazgeçeceğim” diye teklif yaptım.

Babam dostu tüccar ve hayırsever rahmetli Mehmet Karacığan’a anlatıyor durumu. Rahmetli Mehmet Karacığan hayretle  “Demek senin oğlan bu yaş da faiz işi yapmak istemiyor. Takdir ettim doğrusu. Ben yardımcı olacağım” deyip yirmi bin TL verince… (Ruhu şad olsun cennet mekan olsun)

Bende eş dost, ziynet falan derken 35000 TL tamamlayıp SSK’ya ödemek istedim.

Oda ne? SSK memurları kabul etmiyor. İlla faizli aylık ödeme yapacaksın diyorlardı.

***

Ankara SSK merkezine gittim. Onlarda kabul etmeyince kurumu dava edeceğimi bildirdim.

Bu bildirme üzerine hukukçularına sordular onlar toplanıp tetkikle ödemenin kabul edilmesi gerekir kararı aldılar.

Böylece güç bela peşin parayı ödeyip faizden kurtulmuştum.

Bu olay İstanbul daire alımından çok yıl evveli idi.

***

Bacanak kaynakçı lakaplı Yusuf Büyüksarı bize yatıya gelmişti.

Ertesi günü rahmetliyle bana dedi ki.

“Sizi yalnızlık içinde gördüm. Bu yalnızlığın giderilmesi için doğacak torunumu size vereceğim.

O sizin evladınız olacak büyütürsünüz. Biz asla arkasını aramayacağız. O sizin olacak.”

Rahmetli sevinmişti ama ben hemen cevap vermedim. Çünkü yarın büyüyünce ana baba geri almak isteyebilir böylece çocukta olumsuz oluşumlar olabilir. Biz de müteessir olurduk.

Bebek doğdu. Anne baba da aynı teklifte idiler. “Bebeği size veriyoruz asla geri alma olmayacak” diye tekrarlıyorlardı.

Çocuk anne sütünden sonra bir yaşa yakın olunca gerek baba gerekse annenin ana ve babalarını da toplayıp açıklama yaptım.

“Tamam, bu bebeğe evladımız gibi bakacağız. Ancak yarın büyüyünce dayanamayıp geri alıp almayacağınıza kesin karar verin.” Dedim.

Hepsinden yani iki dede ve iki büyükanne ile anne ve baba “Sözümüz söz müsterih ol çocuk sizindir” dediklerinde bebeği evimize almış olduk. (1973)

Anne teyze adını, baba dayı adını almıştı.

Bu durum. Halen devam etmekte. Hem de öğrendiği ve bu gün 46 yaşlarında olmasına rağmen.

Yaşantımdan anlatırken onun hareketlerine de değinmiş olacağım.  Şimdi belirtmemle sırayı karıştırmış olurum.  

Her yaş gününde geniş kutlama yaptık. Ta ki, ilkokul, orta ve lisede okurken…

Bütün teyzeler, teyze zadeler komşu ve yakınlar iştirak etti.

Rahmetlinin vefatı (1988) ve onun Antalya Serik otellerinde çalışmaya başlaması ile bu şekil topluluk olması imkânı olmadı.

Çocuk büyüdükçe bizlere anne baba diye bağlandı bizde hakikaten evladımız hissi içinde yaşam verdik. Devam da ediyor tabii rahmetliden sonra benim üzerimde.

***

İlk hac ziyaretimizin ertesi yılı. (1986)

Bacanağımın oğlu yeğenimiz Eczacı Muzaffer Özücan teklif yapmıştı.

Vefat eden ağabeyi rahmetli Muammer Özücan için bedel gitmem bakımından.

Tabii onlar yalnız benim masrafımı vermekte idiler.

Sevinçle kabul ettim ama bakalım daireden izin ve pasaport alabilecek mi idim? Peki hasta olan ama hastalığını bilmeyen eşim ne olacaktı?

Nasıl yalnız bırakacaktım?

Onun masrafını da ben karşılayacaktım. Ve düşündüm rahmetli Havva annem için ona bedel gitmiş olsun kararını verdim.

Kızımızı baldız rahmetli Müzeyyen hanıma bırakacaktık.

***

Rahmetli müdürüm Altan Ayağ “Allah kısmet ederse gidersin” diyerek izin verdi. Kadrom 1. derecede olduğu için. Genel müdürlükten de benim ve eşimin pasaportunu çıkardılar.

Yine diyanet kanalı ile ve otobüsle gidecektik.

Gittiğimiz yol ve duraklamalar evvelkinin aynı idi. Yine dokuz günde Mekke’ye varmıştık.

Hac farizası günlerinde eşim gayet iyi idi. Bu iyi haline seviniyordum.

Hac farizasını tamamladıktan sonra birde kendimiz için ümre vazifesini tamamladık.

***

Konya’ya gelişimizi yeğenimiz Muzaffer beye telefonla bildirdim.

Bizi Konya dışında Yarma’ da karşılayıp otosu ile Konya’ya getirdi.

Konya’da, yeğenimiz rahmetli Muammer Özücan’ın eşi Rahime Özücan Hanımefendi ilgi ile karşıladı misafir etti.

Ertesi günü evimizde, kızımız da yanımızda idi.

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Güldağ Arşivi