Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: "Bu tür yaptırımlara misliyle karşılık veririz”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Böyle tehditlerle geldiklerinde, şunu yaparız bunu yaparız gibi iddialarla ortaya çıktıklarında geçmişte...
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Böyle tehditlerle geldiklerinde, şunu yaparız bunu yaparız gibi iddialarla ortaya çıktıklarında geçmişte nasıl cevaplarını aldılarsa bundan sonra da alırlar. Dışişleri Bakanımız da ifade etti, bu tür yaptırımlara misliyle karşılık veririz. Bununla ilgili de Dışişleri Bakanlığı hazırlık yapıyor şu anda. Onların bu konuda bir çalışması varsa elbette Türkiye Cumhuriyeti bunu karşılıksız bırakmayacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Kabine Toplantısı'nın ardından önemli açıklamalarda bulundu.
Barış Pınarı Harekatına ilişkin Avrupa'nın, Amerika'nın ve başka ülkelerin harekatla ilgili yaptığı değerlendirmelerden daha önemli olanın askerimizin can güvenliği ve hedeflerine ulaşması olduğunu kaydeden Kalın, Barış Pınarı Harekatı'nın birçok oyunu bozduğunu kaydetti. Kalın, "Gürültünün temel sebebi budur. Bunun oluşturduğu bölgedeki jeopolitik çalkalanma belli ki bundan sonraki yakın dönemde de devam edecektir. Dünyada dengelerin yeniden kurulduğu bir dönemde Türkiye'nin kendi ulusal çıkarlarını esas alarak bu hamleyi yapmış olması bazılarını şaşırtmış olabilir ama Türkiye'yi tanıyanlar eminim şaşırmamışlardır. Daha önce özellikle yakın dönemde Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla sınırımızı teröristlerden temizlediysek bundan sonra da Barış Pınarı Harekatıyla Fırat'ın doğusunu bütün terör unsurlarından temizleme konusunda kararlılık içerisindeyiz. Bunun oluşturduğu jeopolitik sarsıntılar bizim de takip ettiğimiz konulardır fakat yöneltilen eleştiriler, yaptırım tehditleri, kınamalar bizi haklı davamızdan vazgeçirmeyecektir. Türkiye hem sahada hem de masada güçlü ve akıllı stratejileri hayata geçirmeye devam edecektir. Harekat planlandığı şekilde devam etmekte ve 8'inci gününde beklenenden çok daha kısa sürede büyük başarılar elde etmiş bulunmaktadır. Bugün itibariyle bölgede askerlerimizin güvence altına aldığı yerlerde huzur istikrar ve güvenlik havasının oluştuğunu söyleyebiliriz. Bunun karşısında duranlar ise yıllardır PKK terör örgütünü ve onun Suriye'deki uzantılarını besleyen çevrelerdir. Burada bir gerçeği hatırlatmamız gerekiyor. PKK Suriye'deki Irak'taki çeşitli kollarıyla bir taşeron örgüttür. Uluslararası güçlerin kullandığı bir maşadır. DEAŞ ile mücadele bahanesiyle bu örgütün desteklenmesi onun adeta bir devlet aktörü gibi muamele görmesi son dönem siyasi tarihimizin en büyük skandallarından birisidir. Şu anda gürültü koparanlar aslında Suriye bölgesindeki piyonları mevzi kaybettiği için bu kadar öfkelidir. PKK'nın yenilgisini adeta Kürtlerin bir kaybı gibi yansıtmaya çalışıyorlar. Bunun gerçekle en ufak bir alakası yoktur" ifadelerini kullandı.
"YPG; DEAŞ'ı Batı dünyasına karşı bir şantaj malzemesi olarak kullanmaktadır"
YPG'li teröristlerin DEAŞ'lıları hapishaneden serbest bırakması hakkında bir değerlendirmede bulunan Kalın, "PKK, PYD, YPG; DEAŞ'ı ve DEAŞ'lı esirleri Batı dünyasına karşı bir şantaj malzemesi olarak kullanmaktadır. Bu oyunun ne boyutlara ulaştığını göstermesi açısından üzerinde ısrarla durulması gereken bir konudur. Türkiye'yi harekat konusunda eleştirenlere bu DEAŞ'lıları kimlerin neden bıraktığını sormak en tabi hakkımızdır. Bunun hesabını PYD, YPG'lilere soracaklar mı? Düne kadar müttefik dedikleri bu örgütün DEAŞ'lıları bırakmak suretiyle ne tür bir tehlikenin içine herkesi soktuğunu görüp bunun hesabını soracaklar mı?" açıklamasını yaptı.
"Batılı dostlarımızın NATO üyesi Türkiye Cumhuriyetini bir kenara bırakıp bu terör örgütünün müttefik olarak görmesi bir akıl tutulmasıdır" diyen Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Düne kadar müttefik dedikleri bu örgütün rejimle ve başka ülkelerle nasıl bir iş birliği arayışına girdiğini gördük. Bunu da biz Amerikalı muhataplarımıza ifade ettik. Bugüne kadar silahlandırdığınız, eğittiğiniz bu kişiler gidip Esad rejimiyle ve başka ülkelerle ittifak yaptıklarında ne düşünüyorsunuz. Burada harekat aynı anda birçok oyunu bozmak suretiyle aslında bölgedeki jeopolitik dengelerin de yeniden yerine oturması için yeni bir süreci başlatmıştır."
"Gözümüzün önünde büyük bir hukuk skandalı yaşanıyor"
"DEAŞ ile mücadele konusunda bu sorumluluğun sadece Türkiye'ye ait olmadığını bunun uluslararası bir sorumluluk olduğunu da ifade etmek istiyorum" diyen Kalın, "Sanki bundan sonra Suriye'de bütün DEAŞ ile mücadele Türkiye'nin sorumluluğundaymış gibi bir hava oluşturuyorlar. Tutup birilerinin palazlandırdığı ve yıllardır ortalığı talan eden, binlerce insanın kanına giren bu terör örgütünü adeta Türkiye'ye fatura etmeye kalkmak asla kabul edilemez. Ne siyaseten ne ahlaken bunu onaylamamız mümkün değildir. DEAŞ ile mücadele bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada uluslararası ülkelerin, aktörlerin katılımıyla, iş birliğiyle yürütülecek bir mücadeledir. DEAŞ'lı esirlerin ne olacağı konusunda da kaynak ülkelerin sorumluluk alması gerekmektedir. Gözümüzün önünde büyük bir hukuk skandalı yaşanıyor. DEAŞ mensubu olduğu için kendi vatandaşını almak istemeyen ülkeler bunları bir şekilde başkalarına fatura etmeye çalışıyorlar. Biz bu çerçevede üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışacağız. Aynı konu mülteci krizi meselesinde de karşımıza çıktı. Mülteci konusunu adeta rakamlara indiren, bize gelmesinler de ne olursa olsunlar diyen Avrupalı ülkelerin bu konuda nasıl bir sınav verdiğini ve sınıfta kaldığını hep birlikte gördük. Birilerinin Barış Pınarı Harekatıyla orada bir insani kriz ortaya çıkacak, binlerce insan evlerinden ayrılmak zorunda kalacak gibi iddiaları açıkçası bizim için gülünçtür. Mülteciler için bugüne kadar parmağını bile oynatmayan kişilerin Türkiye'yi bu konuda hesaba çekmek gibi bir hakkı yoktur. Bugüne kadar Suriyeli mültecilere hiçbir ayrım yapmadan sahip çıktık bundan sonra da sahip çıkmaya devam edeceğiz. Biz 4 milyona yakın Suriyeli mülteciye ülkemizde ev sahipliği yaparken yaklaşık 3 milyona yakın Suriyeliye de Suriye tarafında yardım ediyoruz. 7 milyon Suriyeli Türkiye'nin koruması altında bulunuyor. Bu Suriye nüfusunun 3'te birine tekabül ediyor. Bunu yapabilen başka bir ülke var mı?" dedi.
"Hedeflerimiz de son derece açık ve nettir"
Barış Pınarı Harekatı'nın hedeflerine ulaşana kadar hız kesmeden devam edeceğini belirten Kalın, "Hedeflerimiz de son derece açık ve nettir. Sınır bölgelerimizi terör unsurlarından tamamen temizlemek, ikinci olarak da güvenli bölge haline getirdiğimiz bölgelere Türkiye'de bulunan mültecilerin geri dönmelerini sağlamaktır. Burada Barış Pınarı Harekatı ile Suriye'nin kuzeyinde Fırat'ın doğusunda demografik yapının değiştirileceğine dair iddiaların asılsız olduğunu, bunların birer propaganda olduğunu ifade etmek istiyorum. Terör unsurları bu bölgeden temizlendiği zaman Barış Pınarı Harekatı hedeflerine ulaşmış olacaktır. Hedeflerine ulaşana kadar bu harekat kararlı bir şekilde devam edecektir. Cumhurbaşkanımızın yaklaşık 4 yıldır bütün dünyanın gözü önünde ifade ettiği bu bölgenin teröristlerden temizlenmesi konusunda dünyanın bir şey yapmayacağını açık bir şekilde gördük" dedi.
"Rus tarafı bu konudaki hassasiyetimizi iyi bilmektedir"
Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Esad rejimi ile anlaştığı iddiaları hakkında Kalın şunları söyledi:
"Ruslarla Suriye konusunu uzun süredir görüşüyoruz. Astana sürecinde Rusya ve İran ile birlikte 3'lü olarak yürüttüğümüz bir süreç var. Oradaki önceliğimiz de hem sınır bölgemizin hem de Suriye'nin tamamının terör unsurlarından temizlenmesidir. Rus tarafı bu konudaki hassasiyetimizi iyi bilmektedir. Orada Amerika bayrağının yerine Rus bayrağının geçip PYD'nin,YPG'nin bir başka gücün himayesi ya da kontrolü altında olması bizim için kabul edilebilir bir şey değildir. Şu anda PYD'nin yapmaya çalıştığı şey de tam budur, rejimle anlaşarak, Rusları yanlarına alarak orada yeni bir oyun kurmaya çalışıyorlar. Bunun gerçekleşmeyeceği çok açıktır. Ruslar ile bizim bu konuda dün akşam da Cumhurbaşkanımızın Putin ile bir görüşmesi oldu. Önümüzdeki günlerde tekrar bir araya gelmek suretiyle bu konunun detaylarını konuşacaklar. Burada Suriye'nin toprak bütünlüğü, siyasi birliği açısından da PYD,YPG tahakkümünün artık sonlanmasının zamanı gelmiştir. Bugüne kadar Amerika himayesinde buraları adeta talan eden kendi kendilerine buraların hükümdarlığını ilan eden örgütler artık bu rahatlığı bulamayacaklardır. Türkiye bu konuda son derece kararlıdır."
"Yarın Cumhurbaşkanımızın ABD Başkan Yardımcısını kabul etmesi planlanmaktadır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD Başkan Yardımcısı Pence ile yarın bir görüşme yapacağını ifade eden Kalın, "Bu konu Amerika'nın da sıcak gündeminde. Bize zaman zaman Amerika'da bu konuda çok büyük bir baskı var bir kamuoyu baskısı var diye ifade edilen konuyu not ediyoruz. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin de bir kamuoyu var, burada da bizim insanlarımızın güvenlik öncelikleri var. Nasıl ABD Meksika sınırını güvence altına almak için bir takım tedbirlerden bahsediyor, bunu önemsiyorsa ki biz öyle bir yola başvurmadık, aynı şekilde bizim sınırlarımızı korumakta en büyük hakkımızdır. Burada DEAŞ ile mücadele ediyor bahanesiyle terör örgütüne silah vermenin Meksika sınırında uyuşturucu kartelleriyle mücadele ediyor diye bir terör örgütüne destek vermekten bir farkı yoktur. Geçmişte ABD bu hataları çok yaptı. Şu anda da maalesef PYD, YPG politikasında sıkışmış durumdalar. Onlar da bir çıkış arıyorlar. Bizim önerimiz son derece bellidir. Amerikan yardımı gelmeden önce Suriye'de PYD, YPG gibi böyle bir silahlı güç yoktu. Bugün İletişim Başkanı Altun onunla ilgili bir düzeltme yaptı. Yarın Cumhurbaşkanımızın ABD Başkan Yardımcısını kabul etmesi planlanmaktadır. Saati yarın netleşecektir" diye konuştu.
"Bizim pozisyonumuz net"
Kalın, Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı O'Brien ile yaptığı görüşmeye ilişkin şu bilgileri verdi:
"Gündemdeki en sıcak konu olarak Barış Pınarı Harekatını, bunun gerekçelerini ve bundan sonraki seyrini konuştuk. 6 Ekim akşamı Cumhurbaşkanımızın Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde Cumhurbaşkanımız açık bir şekilde bugüne kadar Amerikalılar ile güvenli bölgenin birlikte tesis edilmesi konusunda pek çok görüşme yaptığımızı ama bunlardan arzu ettiğimiz neticenin alınmadığını ifade ettiler. Bizim güvenlik kaygılarımızı karşılayacak bir düzenleme yapılmadığı, aylarca bunun üzerinde çalışıldığı halde hala bir oyalama taktiğinin devam ettiği, bizde bu kanaatini ağır bastığı ve artık beklememizin, daha fazla bu süreci uzatmamızın mümkün olmadığını açık bir şekilde ifade ettiler ve 9 Ekim'de de bu harekat başladı. Bu görüşlerimizi Amerikalı muhataplarımıza da açık ve net bir şekilde ifade ettik. Obama döneminden kalma bu yanlış politikanın Trump döneminde devam ettirilmesinin büyük bir hata olduğunu ifade ettik. Harekata yönelik eleştirilerin yersiz olduğunu, başka bir gündemin amacına hizmet ettiğini ifade ettik. Bugün ve yarın bu görüşmelerimiz devam edecektir. Bizim pozisyonumuz net. Güvenli bölgenin oluşturulması ve bu bölgeden terör unsurlarının tamamen çıkartılması."
"Esad rejimi ile bir görüşme trafiği söz konusu değil"
Esad rejimi ile resmi olarak bir görüşme temaslarının olmadığını kaydeden Kalın, "Bir mesaj iletilmesi gerektiğinde özellikle bizim askerlerimizin can güvenliği söz konusu olduğunda bunu Ruslar veya İran üzerinden iletiyoruz. Böyle bir görüşme trafiği söz konusu değil. Esad konusunda bizim pozisyonumuz bellidir. Burada bir değişiklik yok. Bizim amacımız Astana ve Cenevre süreçlerini bir araya getirip Anayasa Komitesinin yazacağı veya revize edeceği yeni Anayasa çerçevesinde bir geçici hükümet kurulmak suretiyle seçimlere gidilmesi ve Suriye halkının özgür bir şekilde tercih edeceği yönetimin iş başına gelmesidir" dedi.
"Dışişleri Bakanlığımız hazırlık yapıyor"
Barış Pınarı Harekatı sonrasında Amerika'nın yaptırım kararına yönelik Kalın, "Daha önce de benzer tehditlerle gelenler oldu, yaptırımlarda uygulandı ama neticesini hep birlikte gördük. Türkiye güçlü bir ülkedir, onurlu bir ülkedir. Devlet kurumlarıyla, toplumuyla, siyasetiyle, parlamentosuyla, ekonomisiyle birlik beraberlik içinde bu tür tehditlere asla prim vermeyecek bir ülkedir. Yönetim ya da kongre farklı yaptırımlar geçirebilir. Bunların hiçbirisi bizim varoluşsal ulusal güvenlik sorunlarımızı kendi imkanlarımızla çözmemizin önünde bir engel olmayacaktır. Biz hala bu sorunları birlikte çözelim diye bir çabanın içerisindeyiz. Müttefiklerimizle konuşarak, anlaşarak hem bizim güvenlik kaygılarımızı ortadan kaldıracak hem de Suriye'yi rahatlatacak formüller üzerinde çalışabiliriz diyoruz. Ama böyle tehditlerle geldiklerinde, şunu yaparız bunu yaparız gibi iddialarla ortaya çıktıklarında geçmişte nasıl cevaplarını aldılarsa bundan sonra da alırlar. Dışişleri Bakanımız da ifade etti, bu tür yaptırımlara misliyle karşılık veririz. Bununla ilgili de Dışişleri Bakanlığı hazırlık yapıyor şu anda. Onların bu konuda bir çalışması varsa elbette Türkiye Cumhuriyeti bunu karşılıksız bırakmayacaktır. Bu bizim kararlılığımızı zayıflatmaya dönük bu tür hamleleri dikkate almayacağımızı tam tersine ülkemizin çıkarları için, askerlerimizin can güvenliği için, bölgenin barış ve selameti için sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğimizi ifade etmek isterim" açıklamasında bulundu.
"Cumhurbaşkanımızın Putin ile yüz yüze bir görüşmesi olacak"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapacağı görüşmenin takvimine yönelik bilgi veren Kalın, "Yakın bir vadede Cumhurbaşkanımızın Putin ile yüz yüze bir görüşmesi olacak. Tarihi bende şimdilik paylaşmayım" dedi.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.