Çivi Ve Telin Ahenkli Uyumunu Sağlayan El Sanatı: Filografi

Çivi Ve Telin Ahenkli Uyumunu Sağlayan El Sanatı: Filografi

Osmanlı’nın geleneksel el sanatları arasında yer alan filografi, son dönem ustalarıyla yeniden yaşatılmaya çalışılıyor. Filografinin son ustalarından Nurcan Canlı, yapılan çalışmanın bir sanat olduğunu ancak Kültür Bakanlığı’nın...

Osmanlı’nın geleneksel el sanatları arasında yer alan filografi, son dönem ustalarıyla yeniden yaşatılmaya çalışılıyor. Filografinin son ustalarından Nurcan Canlı, yapılan çalışmanın bir sanat olduğunu ancak Kültür Bakanlığı’nın bunu sanat olarak kabul etmediğini söyledi.

Çiviyle telin ahenkli uyumundan oluşan filografi sanatının incelikleri hakkında Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) konuşan Nurcan Canlı, Suluhan’daki atölyesinde eşi ve öğrencileriyle birlikte çalışarak sanatı canlı tutmaya çalıştıklarını söyledi.

Filografi sanatına eşinin rahatsızlığı dolayısıyla başlayan Nurcan Canlı, doktorun, ’Hastalığın etkisini azaltmak için, eşinizin meşgul olacağı bir alan bulun.’ sözleri üzerine araştırmaya koyulup, filografi sanatını öğrenmiş. Sanatın Ortadoğu’dan Osmanlılara geçtiğini söyleyen Canlı, filografinin Osmanlı’nın etkisiyle bu topraklarda kabul gördüğünü ve uzun süre terapi amaçlı kullanıldığını ifade etti. Canlı, "Yapımı ve ortaya konulması zor bir iş. Çiviyi tek tek çakıyorsun, altını sarıyorsun, üzerini sarıyorsun. 3 aşamada sarma tekniği var. Dolayısıyla meşakkatli olduğu için. Zaman içerisinde kaybolmaya yüz tutmuş. Ondan sonra İstanbul’dan bir hoca bunu öğrenip bu günlere getiriyor.” şeklinde konuştu.

Nurcan Canlı doktorunun sözleri sonrası eşiyle birlikte filografi sanatına yöneldiğini ve ilk sergilerini Ankara’da açtıklarını kaydetti. İlk sergilerinin yoğun bir ilgi gördüğünü söyleyen Canlı, başta amaçlarının insanlara bu sanatı öğretmek olmadığını, sadece hobi amaçlı yaptıklarını ancak zamanlara kendileri için bir sanat haline geldiğini söyledi. Eşiyle birlikte kurduğu atölyede kursiyer yetiştiren Canlı,” Her yaştan, her meslekten öğrencimiz var. 84 yaşından 14 yaşına kadar bir yelpazede öğrencimiz var. Öğrenciler arasına emekliler daha fazla. Hafta içi emeklilere hafta sonu da çalışan arkadaşlara ders veriyoruz. Şimdi halk eğitim öğretmenleri, belediyede çalışan öğretmenler bizden eğitim alıp, gidip öğrencilerine ders veriyorlar. Bizden yeterince eğitim görmüş olan arkadaşlarımız da şuan kendi kurslarını açıp ders veriyorlar. Bunlar da bizim başka bir gurur kaynağımız.” ifadelerini kullandı.

“17 TEKNİK GELİŞTİRDİK”

Filografi sanatında bir eserin yapım aşamasını anlatan Nurcan Canlı sözlerine şöyle devam etti:” Kavak kontağımız var ve bunun zeminine eğer bir şey kaplayacaksak suni deri ya da kumaş kaplıyoruz. Kaplamadan sonra gazete kâğıdı sarıyoruz ve onun da üzerine çalışmış olduğumuz objenin fotokopi kâğıdı halini üstüne koyuyoruz. Daha sonra fotokopinin üzerinden çivileri çakmaya başlıyoruz. Etrafından belli çivi aralıklarıyla çakarak objemizi oluşturuyoruz. Sonrasında onu sökmeden objeyi ters tutarak yaldız boyayla boyuyoruz. Bundaki amaç, çivilerin paslanmasını önlemek. Boyada çok dökülme olduğu için 2-3 gün kurumaya bırakıyoruz ve sonrasında kâğıdı ve gazeteyi söküyoruz. Sonrasında önce alt sargı, daha sonra ikinci sargıyı yapıyoruz. Bunlar olmak zorunda yoksa alt tabakamız çöker. Alt sargı, orta ve üst sargıyı yaparız ve böylece eserimiz ortaya çıkıyor. Bu işe ilk başladığımızda iki üç çeşit ancak yapabiliyorduk. Şimdi 17 teknik geliştirdik kendimiz.”

“KÜLTÜR BAKANLIĞI SANAT OLARAK KABUL ETMİYOR”

Meslekten yana umduklarını bulamadıklarını söyleyen Canlı, sanatlarının bazıları tarafından suistimal edildiğini, internet ortamı üzerinden ise işin erbabı olmayan kişiler tarafından yapılan tabloların ucuza satıldığını söyledi. Canlı,” Satış istiyoruz, devletten destek istiyoruz bu konuda. Biz sanat yapıyoruz, ticaret yapmıyoruz. Ben şuan bir kasa kullanıyorum market kasası; vergim, muhasebecim her şey var. Ben kazanmadan vergi veriyorum. Ben bunu belirttiğimde dediler ki; ‘Biz ne yapalım.” yani buna bir çözüm getirilmesini istiyorum. Bunun sanat olarak Osmanlılarda kullanıldığını ve bizlere bir anlayış gösterilmesini istiyorum devlet tarafından. Hobisini ticarete çeviren ya da kendi işini yapan insanlar bile bundan ekmek yesinler. Zaten satamıyoruz devlete ise bu şekilde vergi vermek zorunda kalıyoruz. Bizim bu mesleğimizin adı sanat. Eğer sanat değilse o zaman yaptığımızın adı ne? Benim dışımda bunu Türkiye’de devam ettiren çok usta var. Ama 4 sene 5 sene evvel çok bilincinde değildi insanlar. Bursa’da çok yapılıyor genelde. İstanbul’da da yapılıyor ama belediyelerin kursuyla da çok yayılıyor. Bildiğim kadarıyla benim gibi 10 kişi bunu devam ettirmeye çalışıyor. Bu tip ufak atölyelerde direnerek devam ettirmeye çalışıyor. Ama satış alanları çok az. Mesela belediyeler bizim iki tablomuzu satın alıp önümüzü açsın.” şeklinde konuştu.

Nurcan Canlı eşiyle birlikte yaptığı eserler arasında Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi eseri de var. Yaklaşık 20 günde biten esere 7 bin 333 ince çivi çakıldı. Tablonun birebir aynısı olan eser 2 bin liraya alıcı bekliyor. CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.