Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

CİHANLARIN  SULTÂNI

CİHANLARIN  SULTÂNI

Efendim Şaban ayında sevgili Peygamberimiz aleyhisselâmı satırlarımıza konuk edeceğimizi belirtmiştik. Haydi hemen başlayalım O’nu konuşmaya;

İki cihânın Sultânı Peygamber aleyhissalâtı vesselâm kendisine semâlar âleminden ikram edilen ilâhi vahiy ile hem İslam ümmetinin hem de İslam medeniyetinin temellerini atmıştır. Şaban ayının sâhibi âdeta vahiy bülbülü olan Efendimiz aleyhisselam çölün ortasında câhiliye gelenek ve göreneklerine göre hayat yaşayan ‘bedevi bir toplumdan’ Hz. Allah Teâlâ’nın yardımlarıyla ‘son derece medeni bir topluluk’ oluşturarak asrın en büyük devrimini gerçekleştirmiştir. 

Hiç şüphesiz senelerdir devam eden yanlış işleyen davranış modellerini değiştiren, geçmiş ve gelecek târihte silinmez izler bırakan, yanlışın yerine doğruları, bâtılın yerine Hakk’ın kânunlarını sabırla hâkim kılan O’nun gibi bir başka şahıs dünyâya gelmemiştir. Peygamber aleyhissalâtu vesselam kâinâta gelmiş en mükemmel insandır. İnsanların şâhı son peygamber Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselam’dır. Hamdolsun ki bizler O kâinâtın incisinin ümmetiyiz. O’nu her şeyimizden çok canımızdan öte severiz.  Ümmeti O’nu çok sever, yoluna başlar koyarız, uğruna kurban oluruz. Ezelden ebede insanlar arasında en çok sevilen şahsiyet Şaban ayının sâhibi Hz. Muhammed aleyhissalâtu vesselam’dır.

En mükemmel hayat kâidelerini içinde barındıran, câhiliye âdetlerini sıfırlayan İslam dîni, çok kısa bir zaman dilimi içinde hızla etrâfa yayıldı. Daha bir asır geçmeden Kuzey Afrika’dan Endülüs’e oradan da Avrupa içlerine kadar ulaşması pek tabî Batı âlemini şaşkına çevirdi. Bu gelişmeler Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın şahsi mânevîsinde gerçekleşiyordu. Müslümanların gittiği her yere Hakk’ı ve hakikati götürme azmi ve kararlılığının kaynağı Allah Rasûlünün koyduğu muazzam ölçülerdi. Hatta İstanbul’un fethi dahi Peygamber aleyhisselâm’ın müjdelediği hadis çerçevesinde idi.

Elbette böylesi mükemmel bir ilerleyişe Batı dünyâsının müsâde edeceği düşünülemezdi. Buna karşın onlar da Müslümanlığın yayılmasını önlemek ve Müslüman ülkelerin zenginliklerini talan etmek adına meşhur ‘Haçlı Seferleri’ni başlattılar. Bu bir Haçlı ve Hilal çatışmasıydı. Haçlı zihniyet tüm düşmanlık kurgularını Hz. Muhammed aleyhisselam’ın düşmanlığı üzerine yapmıştı. Zira karşılarına dimdik dikilen güç son peygamber üzerinden yükseliyordu. Haçlı seferleri yaklaşık iki yüz yıl sürmesine rağmen sonuçsuz kaldı.

Haçlı düşman zihniyet daha sonraki yıllarda boş durmadı. Bu sefer Müslümanları içten çökertmek için planlar yaptılar. Bu düşmanca çalışma ‘mânevi haçlı seferleri’ olarak yorumlanabilir. Müslümanların ruh dünyâlarını bozmak, itikadlarını sarsmak, onları inançlarında şüpheye düşürmek için olmadık planlar kurdular. Müslümanların Peygamberlerine olan sevgi ve muhabbetini kırmak adına pek çok yalan uydurdular, iftirâlar attılar, çöl bedevisi dediler, çirkin-iğrenç karikatürler çizdiler. Aramıza misyonerlerini saldılar, ajanlar soktular daha olmadı içimizdeki beyinsiz, fikirsizlerden yerli ajanlar buldular. ‘Biz böyleyiz, bizden adam olmaz’ yaygarasıyla ‘Batı şöyle, Batılılar böyle’ gibisinden çapsız fikirleri ile Batı hayranlığını teşvik ettiler, insanımızın kendine güvenini zedelediler.

Savaş meydanlarında karşımızda duramayanlar işte böylesi çirkin, aşağılık, bayağı faaliyetlerle bizi içten çökertmeye çalıştılar. Emellerini gerçekleştirmek adına yılmadan senelerce çalıştılar hatta İngiltere bu işi gerçekleştirmek ve kadîm Osmanlıyı yıkmak için ‘Sömürgeler Bakanlığı’ dahi kurdu. Burada yetiştirdiği aslında ajan olan Müslüman kılıklı insan müsveddeleri İslam beldelerinde yoğun çalışmalar sürdürdüler. Acaba nerden girebiliriz? Nasıl yıkabiliriz? Fikirleriyle pek çok iftiralar attılar, Kur’ân’a ve O’nun peygamberi ile ilgili hurâfeler yaydılar sonraları açıkça dil uzattılar. Bugünlerde; ‘Kur’an bugünün hayat tarzına cevap vermiyor’ diyen fikirli ama aslında fikirsizler çıktı. ‘Günümüzde böyle bir hadis nasıl uygulanabilir’ iddiâsında bulunan çapsız, düşüncesiz, fikir adamları, târihsel gerçekleri hakiki anlamda bilmeyen sözde (!) târihselciler çıktı piyasaya. ‘Başörtü füruattır’ safsatasını yayanlar oldu. Doğrusu bunları yapanlar kendilerine yazık ettiler.

Mevcut Hıristiyanlık insanların ihtiyaçlarına cevap veremeyince Batı insanı 80’li yıllarda İslâm’ı araştırmaya başladı. Bilhassa Almanya’da her gün çok sayıda Hıristiyan Müslüman olma çabasına girince Batı’nın tâbiri câzse etekleri tutuşmaya başladı. Tedbir alma çabasına girdiler. Ortaya ‘İslamafobi’ diye bir fikir atarak İslâm’ı, İslâm’ın kural ve kâdelerini, Müslümanları kötüleyici, karalayıcı bir kampanya çıkardılar. O gün bugün Müslümanları öcü, umacı gibi lafızlarla halk indinde korkutarak Batılıların gözünde Müslümanların çirkin algılanmasını sağladılar. Yetmedi bir de ‘terörist’ damgası vurdular. Bilhassa ismi ‘Muhammed’ olanları özel alıp eğittiler, beyinlerini kötülüğe kodladılar sonra o Muhammed’leri ortalığa saldılar. Dikkat edin ne kadar terör hâdisesi yapana bakın isimleri hep Muhammed’dir. Halk gözünde, hep terörü yapan Muhammedîler izi kalsındı amaç ve oldu da. Dolayısıyla senelerdir devam eden bu menfiyatlar neticesinde insanları İslam’dan nefret ettirmeyi başardılar. Biz de girdiğimiz farklı ortamlarda hep kendimizi ispat etmek zorunda kaldık. Acı bir senaryo tabi.

Karşısındakine yalan, iftira, hakâret dolu silahlarıyla saldıran Haçlı zihniyeti, menfur emelleri için neredeyse beyaza-temize, kara ve pis deme hezeyanlarını gösterdi. Aslında bu yapılan pespâyelik ve bayağılık kendi ruh dünyâlarının çirkinliklerini göstermeye yetiyordu. Son senelerde ‘hümanizm’ çığlıkları adı altında İslam ülkelerinde teröre destek vererek Müslümanlara olmadık işkenceler edilmesi onların nasıl insancıl olduklarını (!) tüm insanlığa göstermiştir. Son yıllarda târûmar olan İslam beldeleri, târihsel eserler, sömürülen Afrika ülkeleri, vatanlarını terk eden, yuvalarından koparılan mültecilerin mâruz kaldığı insanlık dışı muameleler Batı’nın gerçek yüzünü iyice âşikar etmiştir.

Ama onlar bilsinler ki ne yaparlarsa yapsınlar ümmetin İslam sevgisini, peygamber muhabbetini yıkmaya, silmeye güçleri yetmeyecekdir. Ümmetteki peygamber muhabbeti dünyâyı yeniden ayağa kaldıracak en temel potansiyel güçtür. Biz Şaban ayının sâhibinin ümmeti olarak O’nu üzecek hallere bugüne kadar düştüysek bundan sonra düşmeyeceğiz inşaALLAH. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi