Canım çekti ben de yazdım (8)

Canım çekti ben de yazdım (8)
Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan Merhaba Gazetesi için bir yazı kaleme aldı.

Öyle böyle değil tam 7 haftadır Recep Çınar kardeşimizin bir yazısından yola çıkarak aklımızın erdiği zamandan itibaren Konya'yı ve Konya çerçevesinde yaşadıklarımızı "Canım çekti bende yazdım" başlığı ile siz saygıdeğer hemşehrilerimle paylaşmaya çalıştık. 'Üç sayıda bitirelim' derken haftalık bir yazı serisi ortaya çıktı.

Öncelikle bizi yazılarımızın devam etmesi konusunda cesaretlendiren dostlarımıza teşekkür ediyorum. Kiminiz akranımız ya da aynı jenarosyondan olduğumuz için kendi yaşadıklarınızı buldunuz yazılarımda ya da anılarımda. Hatta bunu yorumları ile paylaşanlarınız da oldu. Kiminiz bizden yaşça büyüklerimiz olarak keyif aldınız, bazı okurlar ise yaşamayıp da duyduklarını okumaktan hoşlandı. Aslında yapmak istediğimiz şey derinlik sahibi bu şehre ait bir şeyler paylaşabilmekti. Bu şehirde doğmuş büyümüş, aşık olmuş, evlenip çoluk çocuk sahibi olmuş, ticaret, siyaset, spor derken yarım asrı devirmiş bir fani olarak karaladığımız satırlar umarım gelecekte hoş bir seda olmanın ötesinde bu mübarek şehirin tarihine düşülmüş notlar olarak yerini alır.

1.20150210101219.jpg

Zaman çok hızlı akıp geçiyor. Geri çevirmekte imkansız olduğuna göre zamanı, yaşananları tarihe not düşmek önemli hale geliyor. Daha not edilebilecek o kadar çok şey var ki. Mesela damak tadına ilişkin şimdilerde faaliyetlerine son vermiş ya da bizim gibi yarım asrı devirmiş lokantalardan ya da fırınlardan hiç bahsetmedik dersek yeridir.

Şimdilerde Kemerli çarşı etrafını mesken tutan Ramazan ve Kurban bayram arefelerinde açılarak şeker, kolonya, balon, mendil, çorap, gömlek, pantolan gibi bayrama yönelik satışların yapıldığı işporta tezgâhları, Eski Garajdan Aziziye Cami önüne, Bedesten içinden Alaaddin tepesine kadar kurulurdu. Bizler Ahmet Efendi çarşısında bulunan dükkanlarımızda kalarak daha fazla harçlık alacağımızı bilmemize rağmen, mutlaka Bedesten içinde tezgah açarak genelde çorap satmanın sonunda kazanılan paranın keyfini yaşardık. Bu yazı serisinde bunlardan da bahsetmedik.

Sakallıoğulları, Kırmızı Kütüphane, Üniversite Kitabevi, Özler mağazası, Çumralılar Konfeksiyon, Kenanlar Pastahanesi, Şanver Möble, Konyaspor tarihine altın harflerle Yazılmış isimlerden Merhum Eşref Eşrefoğlu'nun Eski Tallal pazarı yanındaki işyeri, Merkez Lokantası, Beyşehir Lokantası gibi bugün büyük çoğunluğu artık kapanmış şehrin sembol lokantalarına, mağazalarınada girmedik henüz. Avukatlar sokağının kış geldi mi hiç erimeyen buz tutmuş halini, Eski Garajın parke taşlı zemini üzerinde yata kalka yük taşıyan üç tekerli veya at arabalarının koşuşturmalarını, lise yıllarımızda her hafta mutlaka uğrayıp Diyot Kondansatör direnç gibi malzemeleri aldığımız Kara elektronik, Ibrahim Dölekçap mağazalarına da yer veremedik yazılarımızda.

2.20150210101231.jpg

Meram Belediyesi'nin restore ederek Konya'ya kazandırdığı Augustus otelin sahipleri Mustafa amca ve kardeşlerinin Ahmet Efendi Çarşısı'nın hemen yanındaki çukur dükkanlarını ve karaborsa zamanında beş kilo şeker almak için bu dükkanın önünde sıraya girenlerin kavgalarını, aynı zamanlarda Toptancılar Çarşısı'nın karşısındaki Kulluk Petrolün ya da Ankara caddesi başlangıcında bulunan Ata Petrolün önünde uzayıp giden benzin mazot kuyrukları bugün için artık hayal oldu.

Et Balık kurumu önünde et kuyruğu, Tekel'in önünde sigara kuyruğu gibi konulardan hiç bahsedip, yeni Nnsili şaşkınlığa uğratmak istemiyorum. Bugün ailemizinde işyerinin bulunduğu Türkiye'de mesleki siteleşmenin ilk örneği olan Kule Site yanı Toptancılar Çarşısı'nın yapılış hikayesi ve site ortağı esnafların 1974'lerde vakfedip “Türk Anadolu Vakfı”na bağışladıkları taşınmazlar ile ilgili paylaşacaklarımızı olabilirdi.

Adeta kardeş kavgası gibif yıllarca süren Konyaspor, Konya İdmanyurdu mücadelesinin 12 Eylül sonrası nasıl sonlandırılıp bugünkü Konyaspor'un doğuşu, Demirspor, Selçukspor, Kültürspor, Stadspor, Etbalıkspor, Karagücü, Kromspor, Yolspor, Şekerspor' lu bugünün 3.lig ayarındaki amatör kümede yaşananları, memlekette yaşanan siyasi kavgaların aynen yansıdığı şehirde stad içerisinde bulunan Tenis Kort, Aydınlık Evler, Zafer Meydanı, Mevlana Caddesi, Şeker Hacıkaymak, Uluırmak Altıyol gibi semtlerin Akıncı, Ülkücü, Solcu değişik siyasi görüşlere mensup gruplar tarafından hakimiyet sahibi olunduğu yıllardı o yıllar.

Birebir yaşadığımız 6 Eylül 1980 “Kudüs Mitingi”ne yönelik gerçekleştirilen provakasyonları, aynı sınıfı bırakın, aynı sırada oturduğumuz arkadaşlarımızla farklı siyasi görüşlerimizden dolayı yaşadığımız kavgaya varan tartışmaları aslında tarihe not düşmemiz gerekir.

7 kardeşten oluşan anne tarafı akrabalarımızın tamamının İstanbul'da olması sebebi ile her yıl yaz ve ara tatilleri geçirdiğimiz, sonralarda ise gerek sportif görevlerimiz, gerek ticari faaliyetlerimiz, gerekse öğrenciliğimiz nedeni ile artık neredeyse Konya'dan fazla bulunduğumuz İstanbul'a ilişkin en az beş yazı konusu çıkartabiliriz. Demem o ki, şimdilik bu yazılarımıza nokta değil, bir virgül koyarak, sizlerden bir nefeslik, bir solukluk ayrı kalacağım. Ama inanın ki, yollarımız mutlaka kesişecek. Yerini ve zamanını ben de bilmiyorum. Diyeceğim şudur ki; şimdilik hepinize elveda. Şurada görüşürüz, burada buluşuruz sözü veremem, ama gönül rahatlığı içerisinde size, sizi unutmama sözü verebilirim.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum