Çabuk Olun
Her şey hızlı hızlı olmalı. Öyle olmak zorunda. Acele postalar, acele kararlar, aceleyle atılmış adımlar, acilen çözümler ve daha neler neler ortada cirit atıp çılgınca dans etmeli, ayaklar dolanmalı ve Dünya’nın dönüş hızı da mümkünse arttırılmalı… Bir zahmet!
**
Bir de, aceleye karışan bir şey vardı gerçi. O neydi? Neyse canım. Neyse neydi. Şimdi bunu düşünerek oyalanmak ve hız kesmek olmaz. Bunu yapmak, bu yazının ruhuna aykırı olur bir kere. Hatırlarsam söylerim. Şimdi dönelim.
**
Ne diyorduk? Hız… Öyle böyle bir hız da değil üstelik. Bizler, ışığın hızına yetişmeliyiz aslında; ışık hızına ulaşmalıyız. Yüksek hızlı trenlerin hızı da yeterince yüksek değil hem zaten. Uçaklar, jetler? Hmm, belki. Bilemedim şimdi.
**
O değil de… Bu sarhoşlukla dönen başların içindeki hız aşkından başkaca, neye yer kalır ki bir başın içinde? Onu deyin hele. Durup da bir kalbi tamir etmeye mi, mesela? Durup da? Ya da, yolundan bir şekilde sapıp çıkmış bir işi ya da ilişkiyi yoluna koymaya vaktimiz mi kalır, sabrımız, tahammülümüz ya da gücümüz mü? Hız aşkı, biraz kıymet bilmezlik ve nankörlük aşılayıp, bizleri zehirledi mi yoksa?
**
Vefayı, kadirşinaslığı, zamandan daha yavaş akmaya bağlarım da… Dolayısıyla, vefasızlık ve kıymet bilmezlik de, zamandan daha hızlı akmaya çalışan insanlara özgüdür. Doğala ve doğaya ters bir şekilde ve baş aşağı bir düşüşle hızlı akmak, hem de. Evet, zamandan daha hızlı akmak yani hızlı olmak isteyen hız tutkunlarının durup da kalp tamiratı ya da ilişkileri yola koymak gibi boşa vakit kaybedecek ve oyalanacak halleri yoktur.
**
Yapmak kolay, yıkmaksa hızlıdır ya hem; bozgunculuk ve yıkmak da, tam bu hız tutkunlarına göredir, işte. Kırılan bir kalpten çıkan acı dolu kırılma sesi, dünyanın o arzulanan dönüş hızına uyup yakışacaktır da. Evet, kalplerden akan kan, gezegene kan verip onu daha da canlandırıp hızlandırıyor sanki.
**
Bir de, aceleye karışan bir şey vardı demiştim, az önce. Neydi o?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.