Burada bile tek ses olamıyoruz

Burada bile tek ses olamıyoruz

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Libya'daki olayları değerlendirirken, ''İnsanımızın güvenliğini ve kardeş halkların esenliğini ilgilendiren böyle hassas bir konuda ortak bir u

Ülkemizin, milletimizin menfaatlerini tek ses olarak savunmalıyız. Düşünün burada bile tek ses olamıyoruz'' dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, Libya'daki olaylarla ilgili olarak Türkiye ve bütün bölgeyi kaygılandıran haberler aldıklarını, Tunus ve Mısır'dakinin tersine bu ülkede göstericilere yönelik sert önlemlere başvurulduğu, ölü sayısının yüzlerce kişiye ulaştığı yönünde bilgiler geldiğini anlattı.
Libya'da 25 binin üzerinde Türk vatandaşı bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şu ana kadar sürekli olarak uçaklarla oradaki vatandaşları Türkiye'ye geri getirmenin çabası içinde olduklarını bildirdi. Erdoğan, binden fazla Türk vatandaşının tahliye edildiğini, gerek tarifeli uçaklarla gerek tahliye uçaklarıyla, hatta bir Libya uçağıyla bu tahliyeyi gerçekleştirdiklerini kaydetti.
Bugün TSK'nın İskenderun gemisi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İDO'dan 2 deniz otobüsünün de bölgeye öğleden sonra ulaşacağını, bunun yanında bütün tedbirleri aldıklarını, hücum botlar, fırkateynler ve bütün alternatifler düşünülerek adım atıldığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Orada bizim bir vatandaşımızın burnunun kanaması ve Allah göstermesin beklenmeyen bir durumun olması, herhalde bu çığırtkanları çok daha farklı bir hale getirir. Biz bunları düşünerek bu adımı atıyoruz. Mısır'da da aynı hassasiyeti gösterdik. Fakat Mısır'daki sayı hem çok azdı hem onları süratle tahliye edebildik. Ama burada ilk andan itibaren, benim Kaddafi ile iki kez görüşmem oldu, oradaki vatandaşlarımızın tahliyesine yönelik... 'Uçakları gönderin' dediler. Biz uçakları gönderdik ama maalesef uçaklarımıza, kulede kimse olmadığı için inişe yönelik izin verilmedi. Hatta hatta yedek havaalanı olarak Tripoli'ye de iniş yapmak istedik, o da mümkün olamadı. Uçaklarımızı mecburen sabah 6'da geri çekmek durumunda kaldık ve uçaklarımız geri döndü.
Bu kadar hassasiyetle bunlar devam ettiriliyor. Aynı şekilde denizden de İskenderun ve iki deniz otobüsü de bugün orada olacaklar. Denizden çok daha büyük sayıda tahliyeyi yapalım istiyoruz. Gıda, su, ilaç noktasında ilişkilerimiz devam ediyor. Bazı şeyler çok farklı, bilinir, bilinmez konuşuluyor. Şu ana kadar sıkıntılar yok değil, var tabii... Nasıl bir tablo içinde olduğumuz belli, ama buna rağmen gıda noktasında 'aç, susuz' diye böyle bir şey de yok. Kendilerine normal şartlarda değil, ama anormal şartlarda ulaşması gereken gıda ulaşıyor. Ben bizzat Bingazi Havaalanı'nda olan vatandaşlarımızdan biriyle kendim görüştüm. Oradaki vatandaşların durumunu bizzat kendisinden öğrendim. Biz, şu anda oradaki yatırımcı firmalarımızın ilgilileriyle de bu süreci yakından takip ediyoruz.''
Erdoğan, ilgili tüm kuruluşların şu anda teyakkuz halinde olduğunu ve tahliye çalışmalarını yürüttüklerini belirterek, vatandaşların bulundukları ve toplandıkları yerleri tespit ettiklerini, ''Bugün şu anda yine uçaklarımız oraya hareket etmiş durumda ve her an yeni yeni bazı uçaklarımızı gerekirse oraya hareket edecek durumda bekletiyoruz'' dedi.
Libya ile gerekli diplomatik görüşmeleri sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, ''Bunlarla ilgili olarak, tabii işin içinde olmadan böyle tahrik mekanizmasını çalıştırmayı bizler çok çok sıkıntılı buluyoruz'' diye konuştu.
Bingazi'de 700 vatandaşı tahliye çalışmalarının sürdüğünü, İDO'ya ait bin 200 yolcu kapasiteyi iki feribotun dün saat 16.00'da hareket ettiğini, bugün aynı saatte varmak üzere olduğunu, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının fırkateynlerinin İskenderun gemisi ve gemilere refakat ettiğini, Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanlığının işadamları, işçiler ve yakınları ile sürekli irtibat halinde olduğunu anlattı.
''Önceliğimiz Libya'daki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tahliyesidir'' diyen Erdoğan, vatandaşları sağlıklı şekilde tahliye etmenin kendileri için en önemli ve öncelikli görev olduğunu vurguladı. Erdoğan, ''Libya otoritelerine ve muhaliflere de ülkelerindeki yabancıların can güvenliğinin sağlanması konusunda azami ölçüde hassas olmaları gerektiğini hatırlatmak istiyoruz'' dedi.

-''ŞİDDET SARMALINI BÜYÜTÜR''-

Demokratik taleplerini dile getirenlere karşı insaf dışı müdahalelerin yapılmasının şiddet sarmalını büyüteceğini kaydeden Erdoğan, şiddetin daha büyük, gelişerek, artarak ülkenin geneline yayılması tehlikesinin endişeleri olduğunu ifade etti.
''Libya bizim için dost olmanın ötesinde kardeş bir ülkedir'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Kardeş bir ülkede, halkların kendi içinde kardeşin kardeşi öldürmesi, kan dökmesi bizim en büyük ıstırabımızdır. Buna batılı farklı bakabilir ama biz çok daha farklı bakıyoruz. Onun için de halkların demokratik ve özgürlükler noktasındaki taleplerini gözardı etme yanlışına düşülmemesi gerekir. Libya yönetiminin böyle bir yanlışın içinde olmaması gerekir. Çünkü biz Libya'da akan kanı, kendi vücudumuzun bir parçasından akan kan olarak görürüz. İnsanların hayatını kaybetmesinden, yaralanmasından büyük üzüntü duyarız. Libya'da bulunan Türklerin hayatları ve hakları, kardeş Libya halkına emanettir. Yönetimin ve göstericilerin bu hassasiyetimizi çok iyi anlamalarını, azami özen göstermelerini bekliyoruz.''

-''HEPSİNDE FARKLI YAPI...''

Tunus ve Mısır'daki olaylar sırasında  bir rol yapmak, şov yapmak, buradan rant elde etmek için değil, tamamen insani kaygılarla, ilkeleriyle hareket ettiklerine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Tunus'ta, Mısır'da bir yandan oradaki kardeşlerimizin güvenliği için kaygılanırken, o ülkelerin iç barışı, huzuru için kaygılanırken bir yandan da taleplere kulak verilmesini tavsiye ettik. Ne kimsenin içişlerine karıştık ne de bazı ülkelerin yaptığı gibi susmayı tepkisiz kalmayı, günü kurtaran açıklamalar yapmayı tercih ettik. Bugün Libya, Bahreyn, Yemen, Fas, Ürdün, Cezayir, İran, ırak için de aynı şeyi söylüyor, olaylara da aynı nazarla bakıyoruz. Bu ülkelerin hiçbirindeki olaylar diğerlerine benzemiyor. Bu ülke ve olayları tıpa tıp birbirinin aynı gibi görüp tamamen burada yanlış içinde dönerek, tahrik edici açıklamalar yapan ülkeler, bilesiniz ki önyargı ve önkabulleriyle buna yaklaşıyorlar. Biz ülkelerin iç hesaplarıyla, siyasi mücadeleleriyle, etnik veya mezhepsel çekişmeleriyle ilgili değiliz. Biz insanla ilgiliyiz, Canla, hayatla, haklarla ilgiliyiz. Zira bir ülkeye bakıyorsunuz, adeta kabile savaşlarından kaynaklanan bir yapı orada mevcut, bir diğerine bakıyorsunuz içerideki çıkar çatışmaları, bir diğerine bakıyorsunuz özgürlüklerle, bir diğerine bakıyorsunuz haklarla ilgili, bir diğerine bakıyorsunuz dünyadaki demokratik gelişmelerle ilgili...Böyle farklı farklı yapının olduğunu görüyoruz.''

-''DUYARLILIĞIMIZ İNSANİ HASSASİYETTENDİR''-

Dünyanın neresinde olursa olsun hayatların son bulmasına, hakların esirgenmesine, özgürlüklerin ortadan kaldırılmasına karşı olduklarını belirten Erdoğan, ''Bizim duyarlılığımız tamamen insani hassasiyetlerdendir. Biz işte o nedenle, ilkeli bir duruş sergiliyor, ülkelere halklara ve halkların dinine mezhebine bakmadan evrensel değerleri savunuyoruz. Bütün bu coğrafyadaki halkları biz kendimize kardeş olarak görüyor, kardeşlik hukukunun gereğini yerine getiriyoruz. Bir tek kişinin dahi artık burnu kanamasın. Devletler milletlerine kendi halklarına düşman ve tehdit nazarıyla bakmasın. Ertelenemez değişim talepleri sağlıklı şekilde gerçekleşsin istiyoruz'' diye konuştu.
Halkının taleplerine arzularına kulak tıkayan, halkının inançlarına, beklentilerine duyarsız kalan, kendi halkını düşman ve tehdit gören hiçbir yönetimin uzun süreli ayakta kalmasının mümkün olmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hele halkına bu noktada şiddet uygulayan, gayriinsani yöntemlerle talepleri bastırmak isteyen hiçbir yönetim istikametini koruyamaz, istikrarı sağlayamaz. Biz bölgede hem istikrar, barış, huzur, güvenlik istiyoruz hem de insani hakların, özgürlüklerin, demokratik taleplerin karşılanması gerektiğini savunuyoruz. Çünkü istikrar bastırmakla, susturmakla, sindirmekle değil, adaletle, hoşgörüyle, refahla sağlanabilir. Biz 8 yıldır bunu söylüyoruz. Bundan sonra da hakkı, hukuku, evrensel değerleri, demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz. Önceliğimiz vatandaşların, bu coğrafyadaki halkların güvenliğini bu şekilde anlaması ve bilmesidir. Bu güvenliği tesis etmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Bu olaylar üzerinden siyasi rant elde etme çabası, Hükümeti yıpratma çabası, vatandaşlarımızın güvenliğini tehlikeye atacağı kadar, bir fırsatçılık, bir yangından mal kaçırma gayretinin tezahürüdür. Ama biz yangından mal kaçırma gayreti içinde olmayacağız. Biz oradan can kaçırma gayreti içindeyiz.
İnsanımızın güvenliğini ve kardeş halkların esenliğini ilgilendiren böyle hassas bir konuda ortak bir ulusal duruş ortaya koymalıyız. Ülkemizin, milletimizin menfaatlerini tek ses olarak savunmalıyız. Düşünün burada bile tek ses olamıyoruz. Bu nasıl bir yaklaşım tarzı, nasıl bir anlayıştır? Hemen 'bunu bile acaba nasıl fırsata dönüştürebiliriz?' Bakıyorsunuz bütün muhalefetin mantığı bu. CHP'ye bakıyorsun bu, MHP'ye bakıyorsun bu, diğerlerine bakıyorsun bu. Muhalefeti böyle bir fikri yapı içindeyken, yandaş ve candaş medyasına bakıyorsun, o da aynı. Sorumlu davranmak diye bir şey söz konusu değil. Büyük bir ülkenin muhalefeti, büyük ülkenin medyası ve aydınları gibi kendilerini davranmaya davet ediyorum. ''
AA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.