Kerem İşkan

Kerem İşkan

Bunu durdurmalıyız…!

Bunu durdurmalıyız…!

 

Selefiyecilik, bir anlamda vehhabiliğin kamufle adıdır...

Vehhabiler, bu isim altında çoğu kez kendilerini gizlerler… Hatta kendilerine hakiki ehl-i sünnet anlamında Ehl-i sünneti hassa diye tanımlayanda çok…

***

Selçuklular döneminden beri, bu topraklarda, İslam Hanefi mezhebi üzerinden, Mevlevi Tarikatları, Nakşi Tarikatlarının kolları sayesinde kökleşmiş, İslam’ın tüm inceliği, zarafeti ve hassasiyeti Anadolu’ya, Mevlana’nın, Yunus’un, Hacı Bektaş Veli’nin, Hacı Bayramı Veli’nin ektiği tohumlarla çiçeklenmiştir…

***

Yukarıda saydıklarımız ve sayamadıklarımız bu toprağın harcını İslam ile karan Anadolu Erenleri’dir… Ve hiç birinde bir milim bile TEKFİRCİ bir anlayış, duruş, davranış göremezsiniz…

“Ondan olmayana yaşama hakkı tanımayan, yani tekfir eden bir duruşları hiç olmamıştır…

Aksine, Anadolu coğrafyası tarihte her daim hoşgörünün kalbi olmuştur…

***

Her fırsatta, selefilik kendine en büyük düşman ve rakip olarak, Mevleviliği, Nakşiliği hedef aldığını söylerken, bizim vurdumduymazlığımızı nereye koyacağız…

Irak ve Suriye savaşları ile birlikte, Anadolu topraklarında kökleşmeye başlayan, inanç ve toplumsal barışımızı tehdit eden selefi bir akımla maalesef karşı karşıyayız…

Bugün Konya’da bile çok sayıda camide gönüllü müezzinlik yapan, mülteci kardeşlerimiz, Selefi cami adabı ve ritüellerini beraberlerinde camilerimize, cemaatlerimize taşımaktadır

***

Arapça bir kullanma kılavuzunu bile “kutsal” sayarak öpüp başına koyduktan sonra yüksekçe bir duvar saçağına ihtiramla yerleştiren Anadolu insanı, Arapça okunan her duayı, her kasideyi anlamını bilmediği her Arapça metni Kur’an’danmış gibi algılayarak ağzı açık dinler…

Arapça dil bilgisi yoksunluğundan ziyade, İslam’a saygısı ve hürmetiyle ölçülebilir bu davranışı…

***

Bugün geldiğimiz noktada Konya’da bile cami adabının, hızla değiştiğini, cami cemaatinin farkında olmadan selefi bir akıntıya doğru sürüklendiğini üzüntüyle müşahede ediyoruz…

Geleni kendine uydurmak yerine, gelen ile değişmenin ne kadar büyük sıkıntılar açacağını önümüzdeki çeyrek yüz yılda şayet önlem alınmazsa hep birlikte göreceğiz…

***

Çoğu dar ve sığ bir yaklaşımla bu yazdıklarımıza kızacaktır, hatta bu akımın bir belirtisi olarak bizi de bu yazıdan dolayı TEKFİR edenler çıkacaktır…

Ama Anadolu’nun hoşgörü ve sevgi temelli İslam anlayışına dünyanın her zamankinden daha da muhtaç olduğu bir dönemde, Anadolu’yu selefileştirmeye çalışan bu akımlara, Diyanet İşleri’nin en kısa sürede derhal “dur” demesi gerektiğinin altını çizmek, belki boynumuzu tehlikeye atacak olsa da, boynumuzun borcudur…

***

Yakın ve uzak tarihte, bu topraklarda benzer kötü örneklerinin çokça bulunduğu, her sakallının ardından;

“Hacıemmi...” diye koşturup giden saf bir toplumun, savaş coğrafyasından son yıllarda bir sel gibi, Anadolu’ya doğru akan bu selefi akını göğüslemesi mümkün görünmemektedir

Âlimlerimize, hocalarımıza, ehl-i sünnet tarikat ve cemaatlerimize bu anlamda çok iş düşmektedir…

***

İş işten geçmeden, camilerinize, cami adabınıza ve Anadolu erenlerinin merkezine hoşgörü ve sevgiyi yerleştirdiği, ötekileştirmeden, tekfir etmeden kucakladığı İslam anlayışına bu toplumu sıkı sıkı eskiden olduğu gibi bağlı tutmalıyız…

Yoksa bu selefi akım, bu topraklarda şimdiye kadar görülmeyen büyük acıların tohumlarını, camilerimiz başta olmak üzere her alana ekmeye devam edecektir…

“Savaşalım, kıralım dökelim…” demiyoruz, değerlerimize, İslam ile ilgili asırlar süren birikimimize sahip çıkalım diyoruz…

Yanlış düşünüyorsak Allah bizi af etsin…

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem İşkan Arşivi