Sinan Şen

Sinan Şen

Buhran

Buhran


Ülkemizde kriz her geçen gün atmaktadır. Elle tutulacak neredeyse hiçbir şeyimiz kalmadı. Kin ve nefret hat safhada. Duygularıyla hareket eden ve aklı hiçe sayan bir toplum.
En ufak bir kıvılcımla nasıl mevzular çıkabilir ve bu mevzunun hangi boyutlara çıkabileceği öngörülebilir değil. Aklı selim davranan kişilerin sayısı çok az. İnsanlar adeta pimleri çekilmiş el bombaları gibi.
Trafikte, sosyal yaşamda ufak bir tartışma bile can kaybı ile sonuçlanabiliyor. Kavga, gürültü ve kaos havası sürekli hakim.
Farklı İdeolojilere mensup olan insanlar holigan, particiler partizan. Ahlak desen zaten ahlakın üstüne toprak atılmış o da yetmemiş beton dökülmüş.
Bu hale nasıl geldik, hangi şeylerin bu duruma kadar gelmemizi tetiklediğini iyi analiz etmek gerekiyor. Yapılması gereken yalnızca analiz etmek değil, bu analize göre ihtiyaçların ivedilikle tespit edilip tedaviye başlanması gerekiyor. Çünkü her geçen gün gidişatımız kötüye doğru. Buna dur demek bir kaç STK’nın vazifesi değil.
Ekonomik kriz bu olayların tetiklenmesinde büyük rol oynuyor. İnsanların özellikle gençlerin bu dünyada gelecek hayalleri ve umutları gün geçtikçe azalıyor. Alt ve orta gelirli insanlar da günü kurtarmak için çalışıyorlar. Zengin daha çok zenginleşiyor ve burada yöneticiler yine kıt kanaat bir şekilde geçinen orta ve dar gelirlilere yükleniyor. Vergilendirmeler adil değil, bir yerde tasarruf yapılacağında ilk akla gelen dar gelirlinin geliri oluyor. Zamlar en fazla o kademedeki insanları etkiliyor.
Hal böyle olduğu için de o çalışan insanlar adeta ölmemek için çalışıyorlar. Maddi hiçbir hayalleri yok. Tatile gidebilmeyi hayal dahi edemiyorlar.
Karınlarını doyurabilmeyi o insanlara reva görenler, simit-çay hesabı yapanlar ise küstahça şatafatlı yaşamlarına devam ediyorlar.
Müslümanların fakir olması gerektiğini düşünüyorlar. Kendilerine dünya üzerinde bütün nimetler serilen insanlar, Müslüman avamın fakir olması ve simit çaya razı olmasını savunuyor. İnsanlar evlatlarını dışarı çıkarıp yemek yiyemiyor, ihtiyaç haline gelen elbiseleri alırken bile 40 kere düşünmek mecburiyetinde hissediyorlar. Çalışmaktan zararın gelmeyeceğini biliyoruz ama çalışanı koruyup kollamayı neden bilmiyoruz? İşimize geldiği gibi emir ve yasaklara uyuyoruz. Böyle olduğu zaman da rahmet ve bereket beklemek gülünç duruma düşmek demektir.
Ekonomik olarak yetersiz hisseden insanlar gergin ve sinirli oluyor. Ve bu sinirini her zaman absorbe edemiyorlar. Stresli el bombaları sosyal yaşamda karşımıza çıkıyor ve ufacık bir olayın sonucunun ne olabileceği kestirilebilir değil.
Sosyal platformlarda sürekli olarak karşıma şiddet içeren hassas görüntüler geliyor. Yürek dayanmıyor. Bu işi çözmek için makam verilen insanlar bu durumun düzelmesi için çalışmıyorsa iki elim onların yakasında olacak. Bu millet sabretmesini de kanaat etmesini de iyi bilir. Millete hizmet etme amacıyla yola çıkıp millete efendilik taslayanlar için elbet gün gelir makamlar gider. Aldığınız bir masum ahı sizi yakar. Meşgul ettiğiniz makamların hakkını vermek boynunuzun borcudur.
Düzelmesi gereken çok şey var. Bir yerden başlanması gerekiyor. Allah yardımcımız olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Sinan Şen Arşivi