Bilal Dizbay: Sivil Toplum Kuruluşu Mu, Toplum Kuruluşu Mu, Vergiden Kaçınma Kuruluşu Mu?

Bilal Dizbay: Sivil Toplum Kuruluşu Mu, Toplum Kuruluşu Mu, Vergiden Kaçınma Kuruluşu Mu?

Siyasi Partilerin Konya'daki İl Başkan Yardımcıları; siyasi görüşlerini, fikirlerini, şehrin sorunlarını ve çözüm önerilerini Merhaba Gazetesi “Siyasetin Nabzı” sayfaları için kaleme aldı.

Gelecek Partisi Konya İl Başkan Yardımcısı Bilal Dizbay

Sivil Toplum Kuruluşu Mu, Toplum Kuruluşu Mu, Vergiden Kaçınma Kuruluşu Mu?

 

Sivil toplum kuruluşları (STK) ya da sivil toplum örgütleri, resmî kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukukî ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil toplum örgütleri oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf ve dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır ve herkese yardım etmek için kurulmuşlardır.

 

STK’lar parasal karşılık beklemeden, içinde bulundukları topluma bir değer katmak ve sorumlu yurttaşlık için kurulmuş kurumlardır. Toplumsal hayatın bir parçası olarak kurulan; dernekler, sendikalar, platformlar dünyada davranış ve düşünce değişikliğinin önemli bir aracı olarak görülmektedir.

 

Uluslararası literatürde bu kurumlar genelde ‘hükümet dışı kuruluşlar’ olarak adlandırılmaktadır. Türkiye’de ise; ‘Sivil Toplum Kuruluşları’ (STK), kâr gütmeyen kuruluşlar, kâr amacı gütmeyen sektör, gönüllü kuruluşlar, kâr için olmayan kuruluşlar, hükümet dışı kuruluşlar, bağımsız sektör, hayırsever yardım kuruluşları, vergiden muaf kuruluşlar olarak adlandırılırlar.

 

Dünyada 1970’li yıllardan sonra refah devletlerinin krize girmesi, neo-liberal felsefe ve politikanın dünyaya hâkim olması, özelleştirme politikaları, demokrasinin yaygınlaşması, soğuk savaşın sona ermesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler vb. nedenler STK’ların gelişmiş toplumlar tarafından önemini yeniden artırmıştır.

 

STK’lar geçmişten günümüze özellikle sosyal yardım ve hizmetler alanında büyük görevler üstlenmiştir. 20.yüzyıl boyunca refah devleti kavramının karşılık bulduğu gelişmiş ülkelerde STK’lara fazla ihtiyaç duyulmamıştır. Ancak uzun süre tek başına bu görevi sürdüren devletler küreselleşmenin ortaya çıkışı ile zayıflamaya başlamıştır. Yeni ekonomik ve sosyal alanlardan devletin elini çekmesi sonucu sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve dini kurumlar devlete yardımcı olmaya başlamıştır. Böylece, STK’lar tekrar gündeme gelerek; merkezi idare ve yerel yönetimler arasında yeni rol dağılımı söz konusu olmuştur.

 

Avrupa da faaliyet gösteren STK’ların gösterdiği olumlu gelişmelere karşın ülkemizde ne yazık ki bu rol dağılımı çokta amacına ulaşmamıştır. Genel olarak siyasi partilerin oy deposu olarak görülen STK’ların bir çoğu amacından sapmıştır.

 

Hak ve özgürlüklerin rahatça ifade edilebilmesi gereken STK’lar günümüz Türkiye’sin de baskı ve maddi imkânsızlıklar nedeniyle etkinliğini kaybetmiş ve tabeladan ibaret hale gelmişlerdir.

 

İnsanlar taleplerini STK’lar aracılığıyla hükümetlere iletirken bu taleplerin dikkate alınarak hukuk kurallarına uygun bir şekilde karşılanması demokrasinin olmazsa olmaz koşullarındandır ve STK’nın demokratik düzendeki önemini ortaya koymaktadır.

 

STK’ların öneminin arttığı dönemde, ticaret, bilim, kültür, sanat ve düşünce alanlarında farklı toplumların kaynaşması hızlanmıştır. Toplumsal kararların verilmesinde seçilmişlerle birlikte hareket ederek hızlı karar verilmesine de katkı vermektedirler.

 

Özellikle günümüzde yaşanan ekonomik krizlerin toplum üzerindeki olumsuz baskılarını azaltmak için STK’lara büyük görev düşmektedir. Ama ne yazık ki; bu STK solcu bu STK sağcı söylemleri ve yandaş toplama derdinden dolayı toplum için hizmet etme işlevi geri plana itilmiştir.

 

Kamuoyuna yansıyan haberlere göre de birçok usulsüz işlem STK’lara yardım etmek ve destek vermek isteyen vatandaşların soğumasına neden olmaktadır.

 

Almanya gibi Avrupa ülkelerinde her 40 vatandaşa bir sivil toplum kuruluşu düşerken Fransa da 10 kişiye bir STK düşmektedir. Ülkemizde ise 780 kişiden bir kişinin bir STK’ya üyeliği bulunmaktadır. Bu kuruluşlarında % 65’i hayır işleri için kurulmuş STK’lardır. Bu oranlara baktığımız zaman STK üyelik oranı ülkemizde oldukça düşük seviyelerde kalmaktadır.

 

Bunun sonucu olarak ülkemizde yeterince gelişme gösteremeyen STK’ların demokrasiye katkısı da sınırlı veya hiç olmamaktadır.

 

Birçok literatür de STK’lar için ‘kâr gütmeyen kuruluşlar’ ismi kullanılsa da son zamanlarda ne yazık ki hangi amaç ve kim tarafından kurulduğu belli olmayan, bazı iddialara göre para aklamak, terör örgütlerine destek vermek ve ‘vergiden kaçınmak için’ birçok STK kurulmuştur.

 

Sonuç olarak, ülkemizde asıl dikkat edilmesi gereken nokta STK’ların sayısı değil kimlerin ne amaçla bu kuruluşları kurduklarıdır…

 

Geleceğimiz parlak olsun…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.