Başkan Demir: Paket, Muhaliflere Yönelik Cadı Avı Başlatılacağının Habercisi

Başkan Demir: Paket, Muhaliflere Yönelik Cadı Avı Başlatılacağının Habercisi

İzmir Barosu Başkanı Ercan Demir, yeni yargı paketini sert sözlerle eleştirdi. Özgürlüklerin yine bir torba kanunla iktidarın otoriter rejim kurma hevesine kurban edilmek istendiğini belirten Demir, “Henüz yedi ay önce temel insan hak ve özgürlüklerine..

İzmir Barosu Başkanı Ercan Demir, yeni yargı paketini sert sözlerle eleştirdi. Özgürlüklerin yine bir torba kanunla iktidarın otoriter rejim kurma hevesine kurban edilmek istendiğini belirten Demir, “Henüz yedi ay önce temel insan hak ve özgürlüklerine ilişkin usul hükümlerini özgürlükleri genişletmek bahanesi ile değiştirenler, gerçek niyetlerinin ne olduğunu 14 Ekim tarihli kanun teklifi ile bir kez daha ele vermişlerdir.” diye konuştu. Yapılmak istenen değişikliğin, adı konulmamış özel yargılama usullerinin geri getirilmesi anlamı taşıdığını ve bu durumun muhaliflere yönelik yeni bir cadı avı başlatacağını ifade eden Demir, değişikliğin açılacak hukuka aykırı yeni soruşturmaların habercisi olduğunu söyledi.

Türkiye’nin gündeminin son beş yılda, gelişen her duruma göre şu anki Cumhurbaşkanı'nın kürsüden ilan ettiği torba kanun düzenlemesi şeklinde yasama faaliyetiyle geçtiğini belirten Demir, en son Cumhurbaşkanı'nın Kobani olaylarıyla ilgili açıklama yaparak, 14 Ekim itibariyle birtakım düzenlemeler getireceği açıklamasında bulunduğunu hatırlattı. Bunun ardından iktidar mensubu iki milletvekilinin kanun teklifi sunduğunu ifade eden Demir, “Bizim Anayasamız'da kuvvetler ayrılığı sistemi var. Her ne kadar şu anki Sayın Cumhurbaşkanı, kuvvetler ayrılığı sisteminin ve mevcut cumhurbaşkanlığı sisteminin yetkilerinin yeterli olmadığını, Türkiye’de başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini söylemiş olsa bile gerçek şu ki bizim yasal mevzuatımız ve Anayasamız, kuvvetler ayrılığı sistemini benimsemekte. Dolayısıyla bu sistem içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı'nın yasama faaliyetine müdahale etmesi ve yasama faaliyetine ilişkin tasarruflarda bulunması söz konusu olmamaktadır. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklamasıyla yasama faaliyetinin gündemine bu hususun gelmesinin, esasen Cumhurbaşkanlığı için yapılan Anayasa'ya bağlılık yeminine uygun olmadığını özellikle belirtmek istiyoruz.” dedi.

Geçmişteki değişikliklerin, 17 ve 25 Aralık operasyonlarıyla başlayan süreci bertaraf etmek amacıyla yapıldığının, bugün gelinen nokta ile gün gibi açığa çıktığını vurgulayan Demir, soruşturmalar iktidar ve yandaşlarına dokunduğunda özgürlükler lehine birtakım düzenlemeler getirildiğine dikkat çekti. Söz konusu soruşturmaların bertaraf edilmesi ve HSYK seçimlerini iktidar tarafından desteklenen listenin kazanmasıyla tehdidin ortadan kalktığı düşünülerek, lehte düzenlemelerin kaldırılıp kanun teklifiyle eski hükümleri dahi aratır biçimde geri alınmak istendiğine dikkat çeken Demir, “Demokrasiyi kendi gidecekleri durağa kadar binilen bir tramvay olarak görenlerin, özgürlük ve hukuka bakışlarının da bu yönde olması bizleri şaşırtmamıştır. Kanun teklifine ilişkin iktidarın göstermiş olduğu sahte gerekçeler, bu gerçeği gözden kaçırmaya yetmemektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

Siyasi iktidarın, bu kanun tasarısı ile uluslararası sözleşmelerle kabul ettiği yükümlülüklerine ilişkin taahhütlerini askıya aldığını resmen ilan ettiğini dile getiren Demir, “Yine AİHM kararları ile insan hakları hukukuna aykırı olduğu birçok kez tespit edilen, soruşturma evrakının avukattan gizlenmesi uygulamasının geri getirilmek istenmesi, siyasal iktidarın adil yargılanma hakkı ve özgürlükler konusunda ne kadar samimiyetsiz olduğunu ortaya koymaktadır. Avukatın dosya incelemesine yönelik kısıtlamalar yeniden geri getirilerek, bu yolla yurttaşın kendisi hakkındaki soruşturmalarla ilgili iddiaları öğrenme hakkının önüne geçmek ve gizli soruşturmalar, muhaliflere karşı bir baskı aracı olarak kullanılmak istenmektedir.” şeklinde konuştu.

Değişiklikle el koymaya ilişkin hükümlerin genişletilmek istendiğini vurgulayan Demir, bu durumun muhaliflerin yalnız özgürlükleriyle değil, mal varlıkları ile de baskı altına alınma çabasının bir ürünü olduğunu söyledi.

'YAPILMAK İSTENEN DEĞİŞİKLİK, CADI AVININ HABERCİSİ'

Yapılmak istenen değişikliklerin, CMK 250. madde gereğince kurulan özel yetkili ve görevli mahkemelerle TMK 10 uyarınca kurulmuş mahkemelerin, kısacası özel yargılama usullerinin geri getirilme çabası olduğunu da vurgulayan Demir, 17 Aralık operasyonlarından önce özel usuller kullanılarak yapılan soruşturmalarla bütün muhalif kesimlerin baskı altına alınmaya çalışılarak susturulmak istendiğini, yapılmak istenen değişikliklerin adı koyulmamış biçimde özel yargılama usullerinin geri getirilmesi anlamı taşıdığını ve bu durumun muhaliflere yönelik yeni bir cadı avı başlatılacağının ve açılacak, hukuka aykırı yeni soruşturmaların habercisi olduğunu söyledi.

'ÖZGÜRLÜKLER BİR TEK HAKİMİN İKİ DURAĞI ARASINDA'

Demir, yapılmak istenen düzenlemelerle toplumsal muhalefetin ölümcül bir keyfiyet cenderesine sokulmak istendiğini de dile getirdi. Demir, “Bu değişikliklerle ülkenin tamamında tüm yurttaşların özgürlüklerinin, tek bir sulh ceza hakiminin kararı ile kısıtlanmasının önü açılmak istenmektedir. Yani özgürlükler, bir tek hakimin iki dudağı arasına sıkıştırılmaktadır. Üstelik bu keyfiyetin denetimi de mümkün değildir. Yapılmak istenen değişiklerle tüm ülkede muhalif kesimler özel hayatları, iletişim özgürlükleri, mal varlıkları ile baskı altına alınmaya çalışılmakta, susan ve itaat eden bir toplum yaratma özlemi bu değişikliklerle bir kez daha ortaya konulmaktadır.” dedi. İzmir Barosu Başkanı Ercan Demir, hukukun iktidarın oyuncağı olmadığını belirterek, yeni bir torba kanunla vatandaşların özgürlüklerine göz diken siyasi iktidara karşı bütün hukukçuları ve halkı mücadeleye çağırdı.

'TÜRKİYE'DE MUHTEMEL KANUNLARA GÖRE PRATİK GELİŞEBİLİYOR'

Adana’da gazeteci yazar Aytekin Gezici’nin, "makul şüphe" ile evi aranarak gözaltına alınmasını da değerlendiren Demir, “Bizim sistemimiz, çok hızlı ve pratik bir sistem. Gelecekte uygulamaya girmesi muhtemel kanunlara göre bir pratik gelişebiliyor. O yüzden çok yetenekli, gelişkin bir ülkeyiz bu konuda. Bu düzenleme de var bu teklifte. Geçmişte iki polisin tuttuğu tutanak ya da imzasız bir ihbar mektubuyla soruşturma açılmasında tedbir kararı alınabiliyordu, makul şüphe kabul edilerek. Makul şüphe kavramı göreli ve belirsiz bir kavram olduğu için yasada, makul şüphe yerine somut delilden söz edildi ve tedbir işlemlerinin uygulanabilmesi için somut delilin olması hükmü getirilmişti. Bu tekrar geri alınıyor. Yeniden makul şüpheye geri dönüşün gündeme gelmesi, önümüzdeki süreçte muhaliflere yönelik bu makul şüphe kavramıyla geçmişteki 250 ve TMK 10’la görevli özel soruşturma yöntemlerinin tekrar gündeme gelebileceği, geçmişte yaşanan Ergenekon, Balyoz gibi torba davaların yine olağandışı soruşturma yöntemleriyle tekrar gündeme geleceğini göstermektedir. Türkiye’nin bunu aşması gerektiğini, hiç kimsenin hiçbir şekilde geçmişte yaşanan mağduriyet ve zulmü yaşamaması gerektiğini söylüyor ve bunu savunuyoruz.” diye konuştu. CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.