"Başbakan’a Sahte Gazete Basıp Veriyorlar"

"Başbakan’a Sahte Gazete Basıp Veriyorlar"

Başbakan Erdoğan'ın basın özgürlüğü ile ilgili açıklamaları hakkında önemli detayları göz önüne çıkardı; yolsuzluk komisyonuna dikkat çekip soruşturmayı tıkama planını yazdı..

- “Acaba danışmanları, Başbakan’a, özel olarak basılmış ‘sahte’ gazeteler mi veriyor?..” Başbakan’ın politika yapma anlayışında ayırt edici özelliklerinden biri de olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi söylemek ve sonra onun üzerinden nutuk atmak var!

- Öyle görünüyor ki Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar komisyonun kurulup, çalışması bir şekilde engellenecek...  TBMM’nin önünü tıkamaya çalışacaklar ki rezillikler ortaya çıkmasın.

- Siemens şirketinin bir yöneticisi, Türkiye’deki bir askeri telekomünikasyon ihalesi için bir bakan ile yemek yediğini Alman savcılara söylemişti. Aynı yönetici, Siemens üst yönetiminin Türkiye’de rüşvet dağıtma kararı  verdiğini de belirtmişti... Siemens soruşturması ile ilgili bir gelişmenin olduğunu hâlâ duymadık.

Mehmet Yılmaz/Hürriyet

Başbakan’a Sahte Gazete Basıp Veriyorlar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya mitinginde, Der Spiegel’in “Cehenneme git Erdoğan” başlığı ile ilgili olarak şunu söyledi:

“Almanya, belki de ‘cehenneme git Erdoğan’ tarzı, ahlaktan, edepten yoksun, ırkçı ve nefret dolu manşetleri yılda bir görüyor. Ama Türkiye’de her gün onlarca gazete bundan daha ağır manşetleri atarken, kim çıkıp da ‘Medyaya baskı var’ diyebilir?”

Bu sözleri gazetede okuyunca “acaba” dedim kendi kendime, “acaba danışmanları, Başbakan’a, özel olarak basılmış ‘sahte’ gazeteler mi veriyor?”

Olmayacak şey değil, çünkü bu sözlerinden ancak bu sonuca varabiliyorum.
Ben de Türkiye’de yayınlanan bütün gazetelerin birinci sayfalarına mutlaka her gün bakıyorum. Tümünü okumaya vaktim yetmiyor ama en azından birinci sayfalarına göz atıyorum.

Başbakan’ın sözünü ettiği türden bir manşet hiç görmedim. Ama bunun, her gün onlarca gazetede yapıldığını söylediğine göre demek ki ona başka gazeteler basıp veriyorlar.

Başbakan’ın politika yapma anlayışında ayırt edici özelliklerinden biri de olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi söylemek ve sonra onun üzerinden nutuk atmak var!

Bir sanal gerçeklik yaratıyor, sonra çıkıp o olay gerçekten yaşanmış, konuşulmuş, başımıza gelmiş gibi öfkeli konuşmalar yapıyor.

Sedat Ergin geçenlerde bununla ilgili güzel bir derleme yapmıştı, bu son konuşmayı da o derlemenin bir ek notu olarak saklayabiliriz.

Bir de şu var: Başbakan’ın, Türkiye’de medyanın ne kadar özgür olduğunu anlattığı bu konuşmasından iki gün önce memleketimizde iki gazeteci için 26 yıldan az olmamak üzere 52’şer yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştı!

Taraf yazarı Mehmet Baransu ve gazetenin sorumlu müdürü Murat Şevki Çoban hakkında böyle bir ceza istenmesine neden olan konu, “terör örgütü üyeliği” değil, gazetede yayımlanan bir haber!

Son çıkan MİT Kanunu nedeniyle böyle davaların açıldığına daha çok tanıklık edeceğiz. Gazetecileri hapse ata ata, Yeni Türkiye’nin özgür medyasını kuracağız!

SORUŞTURMAYI TIKAMA PLANLARI

Eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkındaki rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarını soruşturacak komisyon, hâlâ kurulamadı.

Partiler, komisyon üye sayılarının üç katı kadar adayın ismini TBMM Başkanlığı’na bildiriyor, komisyon bu üyeler arasından belirleniyor.

CHP-MHP ve HDP komisyon için gösterecekleri adayların listesini TBMM’ye verdi, AKP’nin ise bugün vereceği bildiriliyor.

AKP’nin, diğer partilerin adaylarına yapacağı itirazlarla komisyonun kurulmasını geciktireceği de artık anlaşılmış durumda.

Öyle görünüyor ki Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar komisyonun kurulup, çalışması bir şekilde engellenecek.

Çünkü biliyorlar ki bu rüşvet ve yolsuzluk iddiaları soruşturulmaya başlandığında, bu soruşturmada ortaya çıkacak bazı gerçekler, cumhurbaşkanı adayı olma hesabı içinde olan Başbakan’ı rahatsız edecek nitelikte olacak.

Onun için yargıya açıkça müdahale ettiler, soruşturmayı yürüten ekipleri dağıttılar.

Şimdi de TBMM’nin önünü tıkamaya çalışacaklar ki rezillikler ortaya çıkmasın.

Gerçi “Ortaya çıkacak daha ne kaldı ki” diye sormak da mümkün.

Tepsilerde, ayakkabı kutularında, elbise torbalarında bakanlara gönderilen rüşvetlerin, hediye saatlerin, avanta umre gezilerinin, bahşişi peşin ödenen bakanların ses kayıtları ortalık yerde duruyor.

Elde bol miktarda görüntü de var.

Yerel seçimi “paralel yapıyla mücadele” havasıyla atlattılar, şimdi cumhurbaşkanı seçimini de Meclis soruşturmasının önünü tıkayarak atlatmanın hesabını yapıyorlar.

SİEMENS RÜŞVETİ NE OLDU?

Bir yıl oldu. Geçtiğimiz senenin mayıs ayının 28’inde bu köşede, “Savcılarımız uyuyor mu” başlıklı bir yazı yazmıştım.

Dünyanın birçok ülkesinde ihalelerde rüşvet dağıttığı anlaşılan Siemens şirketi, açılan soruşturmalar sonucunda Almanya ve ABD’de milyar dolarlık cezalar ödedi.

Siemens şirketinin bir yöneticisi, Türkiye’deki bir askeri telekomünikasyon ihalesi için bir bakan ile yemek yediğini Alman savcılara söylemişti. Aynı yönetici, Siemens üst yönetiminin Türkiye’de rüşvet dağıtma kararı  verdiğini de belirtmişti.

Ben de bu iddiaların üzerinden yıllar geçmesine rağmen neden savcılığın harekete geçmediğini sormuştum.

29 Mayıs 2013 günü de bu köşede Ankara başsavcı vekili Nuri Yiğit’in bana yaptığı açıklamayı yayınlamıştım.

Savcı, soruşturmanın yürümekte olduğunu, Alman makamlarıyla yapılan yazışmaların sürdüğünü söylemişti.

Üzerinden bir yıl geçti. Bugün 26 Mayıs 2014.

Ve Siemens soruşturması ile ilgili bir gelişmenin olduğunu hâlâ duymadık.

Bakalım, bu soruşturmanın akıbeti de Deniz Feneri’ne benzeyecek mi? Takip edeceğim

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.