Başbakan, Metris Cezaevi'nde Kendisine Çorba İkram Eden Onbaşıyı Ziyaret Etti

Başbakan, Metris Cezaevi'nde Kendisine Çorba İkram Eden Onbaşıyı Ziyaret Etti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ceyhan ilçesinde düzenlenen toplu açılış ve miting sonrası 35 yıl önce Metris Cezaevi’nde askerken kendisine yardım eden Fehmi Kanlı’yı evinde ziyaret etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ceyhan ilçesinde düzenlenen toplu açılış ve miting sonrası 35 yıl önce Metris Cezaevi’nde askerken kendisine yardım eden Fehmi Kanlı’yı evinde ziyaret etti.

Erdoğan, Cumhuriyet Meydanı’ndaki programı sonrası Kanlı’nın Sarısakal Mahallesi’ndeki evine misafir oldu. Basına kapalı gerçekleşen ziyarette Fehmi Kanlı, başbakanı tatlı ve dolma benzeri yemelerle ağırladı. Erdoğan, evden ayrıldıktan sonra basın mensuplarının sorularını cevaplayan Fehmi Kanlı, başbakan ile dostluklarının 35 yıl öncesine dayandığını söyledi. Erdoğan ile güzel günlerinin geçtiğini anlatan Kanlı, “Şimdi de bir fırsatını bulup ziyarete geldi. Kıvanç duydum, eski günleri, memleket meselelerini konuştuk. Ev yemekleri ikram ettim. Başbakan ile gerçekten biz samimi iki dostuz. Kendisi gerçekten bir dünya lideridir. Ziyadesi ile memnun oldum.” dedi.

Askerliğini yaptığı Metris Cezaevi günlerine dair anıların detayını vermek istemeyen; ancak ısrar üzerine özet bir şekilde aktaran Fehmi Kanlı, “Onlar (Erdoğan ve arkadaşları) herhalde yürüyüşten geliyorlarmış. Sonra Metris Cezaevi’ne düştüler. Yemek saati olmamasına rağmen biz yardım ettik. Bunu her insanın yapması gerek. Fakat bazı yasaklar olduğu için olmuyor. Fakat biz verdik. (çorba) Karınlarını doyurduk. O an hazırda ne varsa götürdük. İnsana insan olduğu için değer verilir. Bizde insanlık görevimizi yaptık. Çok anılarımız var; onlar biraz bende kalsın.” şeklinde konuştu.

"ERDOĞAN, BİR LİDERİN DOĞUŞU KİTABINDA O GÜNLERİ ŞÖYLE ANLATIYOR"

Hüseyin Besli ve Ömer Özbay’ın kaleme aldığı “R.Tayip Erdoğan, Bir Liderin Doğuşu” isimli kitapta Başbakan, o günleri “Metris’ten Selimiye’ye” bölümünde şöyle anlatıyor: “…Bayrampaşa Cezaevi, Tayyip Erdoğan’nın siyaseten yaşadığı ‘mapusluk hallerinin’ ne ilki, ne de sonuncusudur. Onun, hapishaneyle ilk tanışıklığı 12 Eylül öncesine dayanır. Sıkıyönetim ilan edildiği günlerde Tayyip Erdoğan, MSP Gençlik Kolları üyesi bir grup gençle birlikte Küçükçekmece taraflarında, öldürülen iki arkadaşının cenaze törenine katılmıştır. Grup epeyce kalabalık olduğu için trenle gidip, yine trenle dönmek zorundadırlar. Dönüşte hava kararmak üzeredir. Yeni Kapı İstasyonu’nda trende inip Fatih’e doğru yürümeye başladıklarında başta rahmetli Metin Yüksel olmak üzere bazı gençler slogan atmak isterler. Fakat ‘Reis’ uygun düşmeyeceğini söyleyerek izin vermez. Grup, sessizliğini koruyarak, Kıztaşı’na ulaştığında Metin Yüksel kendini tutamaz ve slogan atmaya başlar. Diğer gençlerde zaten sabırsızlıkla bu anı beklemektedir. Tereddütsüz koroya katılırlar. Polisin olay mahalline intikali gecikmez. Ve tabii hemen ardından jandarma duruma vaziyet eder. Grup kendini bir anda Metris Cezaevi’nde bulmuştur. Metris Cezaevi’nde geçirilen ilk geceyi ve sonraki gelişmeleri, Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisinden dinliyoruz: Metris’teki ilk gecemizin büyük bir kısmını, koridorda ve ayakta dikilerek geçirdik. Zaten istesek de oturamazdık, çünkü yerler su içindeydi. Vakit gece yarısına yaklaştığı halde hiçbir şey yememiştik. El, ayak çekilip ortalık sakinleştiğinde bir onbaşı geldi yanımıza. Asker tayınından arta kalan bayat ekmekleri toplamış, bir kazan da çorba kaynatmış, bizi yemeğe çağırıyordu. Nasıl makbule geçti anlatamam. Bir süre sonra yatacak yer gösterdiler. Herkes bir köşeye kıvrılıp yatmıştı. Tam uykuya dalmak üzereyken acı bir feryatla irkildik; anlaşılan birilerini işkenceye almışlardı. Önce içimizden birini aldılar sandık. Sayımızı kontrol ettik, eksiğimiz yoktu. Sonradan öğrendik ki; ‘anarşistlere acımak sana mı kaldı’ diyerek, bize çorba yapıp getiren onbaşıyı falakaya yatırmışlar. Bizi daha sonra Selimiye Kışlası’na sevk ettiler. Birkaç gün de orada kaldıktan sonra savcıya çıkarıldık. Savcı, dişe dokunur bir suçumuz olmadığını anlayınca çoğumuzu serbest bıraktı. Cezaevinden çıktıktan sonra o onbaşıyla irtibat kurmaya çalıştım; kendisinden helallik isteyecektim. Bizim yüzümüzden canı yanmış, yok yere işkenceye maruz kalmıştı. Neyse ki, bulmam çok zor olmadı; Adana taraflarından alevi bir kardeşimizdi. Tanıştıktan sonra da irtibatı hiç kesmedik; hala zaman zaman görüşürüz.”
CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.