....Ayaz....
Kışın çocuğu… AYAZ…
Maviş’in gözlerindeki çaresizliğin adı AYAZ..
Kışın değil…
Ölüm’ün soğukluğunun adı AYAZ…
Emzirmek için uyandığında,
Kışın ölümle emzirdiği çocuğun adı AYAZ..
Haber niteliğinde, sitelere düştüğünde..
Kış’ın en soğuk tokadını yedim ben.. Ayaz…
Minicik kalbindeki sıcak kan damlacıklarının, buza dönüştüğünü, duyduğumda… Sıcaklığımın içindeki vicdan soğuğundan dondurdun beni be..! Ayaz…
Yer:
Taşbaşı Mahallesi, Elmacı Sokak, 2 katlı bir kerpiç evde katlanmış bir ceninken dünyaya gelip 40 günlük bir cennet meyvesi olan Ayaz…
Maviş’in yavrusu…
Ruhum’un kara kışındaki, en soğuk esen bakışların sahibidir o minik gözlerin.
Gecenin kör karanlığı, saat 3:30 sıraları, Maviş uyanıp sıcacık göğsündeki temiz sütünü sana ikram etmeye çalıştığında fark etti..
Ayaz…
Senin kış tarafından ölüm emdiğini…
Buza kesmiş bedenindeki, ölümün ne denli gözyaşı ve çığlığa dönüşüp, buzlaştığını bilmiyorsun AYAZ…
Nüfus’a bile kaydettirememişti senin anneciğin, nüfussuzca, nefessizce bedenin kundağını kefene çevirirken, kara kış…
Çığlıklar yankılanmadı kulaklarımızda..
Kusura bakma Ayaz…
Sıcak yataklarımızda uyuyorduk biz…
Sen üşüyerek ölürken…
Biz yanarak ölüyorduk…
Baban askerde “Vatan” nöbeti beklerken...
Sen zaturre nöbetine tutuldun…
Biz ise rahatlık nöbetinde, vicdanlarımızı uyutuyorduk… Mışıl mışıl…
Odunlaşmış insanlarla dolu şu dünyada, Odun bulursa ısınan, naylonla örülmüş evin içindeki bebek sıcaklığının, soğuk ölümünün adısın sen artık AYAZ..
Bizim habersizliğimizi, umursamazlığımızı, vurdumduymazlığımızı, aymazlığımızı,
Affet Ayaz..!
Şehrinde, sokağında, kimin bacası tütmüyor diye düşünen insanlarımız kalmadı bizim.
Herkes kendi dumanın, ve tumanın içinde eşeleniyor..
Şimdi üşüyorum diyenler’e sesleniyorum..
Üşümüyorsunuz…!
Evet Evet..
Üşümüyorsunuz, çünkü siz kendinizden başkasını düşünmemenin sıcaklığına sarılıp, vicdanlarınızı rahatla ısıtmışsınız..!
Bu yazıyı bunun için kaleme aldım..!
İşte Ayaz…!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.