Avrupa'da Borç Krizi, Türkiye'nin Avrupa Birliği Macerası -1-
Avrupa ülkeleri on dokuzuncu yüzyıl ile yirminci yüzyılda pek çok ülkeyi sömürmüşlerdir. Avrupa ülkeleri sömürgeci ülkelerdir. Bundan dolayı geçmişte yaptıkları sömürüler ile ekonomik refaha ulaşmışlardır. Yirmi birinci yüzyılda ise sömürülerini kaybederek, krizlerle karşı karşıya kaldılar ve iflasın eşiğine geldiler.
Avrupa ülkeleri geçmişte Üçüncü Dünya’nın fakir ülkelerindeki hammadde kaynaklarını sömürüyordu. Zamanla Avrupa sömürdüğü ülkelerin hammadde kaynaklarını kaybetti. Bunun sonucu olarak Avrupa ülkeleri ekonomik krizlere sürüklendi. Bugün Avrupa ülkeleri ekonomik krizlerle boğuşmaktadırlar.
Avrupa Birliği’ni oluşturan ülkelerde 2011 yılında Yunanistan’la başlayan borç krizi, İtalya, İspanya, İrlanda, Portekiz ve İzlanda da patlak verdi. Bugün bu ülkeler ağır borç yükleri altında kıvranıyorlar.
Yunanistan’da meydana gelen borç krizinin çözülememesi, siyasi bir kriz haline gelerek Başbakan Yorgo Papandreu, 2011 Kasım ayında istifa etti. Daha sonra yeni hükümet Lukas Papadimos başkanlığında kuruldu. Başbakan Papadimos Hükümeti ile Avrupa Birliği ve IMF arasında 21 Şubat 2012’de yapılan anlaşma sonunda Yunanistan’a 130 milyar Euro borç verilmesi kararlaştırıldı. Yunanistan kasasını AB ve IMF’ye teslim etmek zorunda kaldı. Borçlar ödenene kadar AB yönetimi tarafından bir heyetin Atina’da bulunmasını Yunanistan kabul etti.
Yunanistan’ın ardından borç krizi içine düşen İtalya başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinde de siyasi krizler meydana gelerek hükümetler istifa etmiştir. İspanya’da patlak veren borç krizi sonrası Almanya Merkez Bankası Başkanı Jens Weidmann 9 Haziran 2012 tarihinde yaptığı çağrıda, İspanya’nın “kurtarma paketi” şemsiyesi altına girmesini istemiştir.
Avrupa’daki borç krizinin görünenden daha derin bir yapısal problem olduğu ortaya çıkmıştır. Avrupa’daki borç krizinin derinleşmesinin sebebi eski borçların yeni borçlarla kapatılması politikasına dayanmaktadır. Avrupalı politikacılar eski borcu yeni borçla kapatma politikası uygulamışlardır. Borçla yaşama politikası Avrupa ülkelerinin borç krizine girmesine sebep olmuştur.
Dünya Bankası’nın 2010 yılı son çeyreği toplam dış borç verilerine göre, Avrupa Euro Bölgesi’nde yer alan bazı ülkelerin dış borçları dolar olarak şöyledir:
İtalya: 2 Trilyon 595 milyar dolar
İspanya: 2 Trilyon 546 milyar dolar
İrlanda: 2 Trilyon 321 milyar dolar
Yunanistan: 581,6 milyar dolar
Portekiz: 548,4 milyar dolar
İzlanda: 136,0 milyar dolar
Haziran 2011 sonu baz alınarak hazırlanan tabloya göre, Avrupa Euro Bölgesi’nde yer alan bazı ülkelerin dış borçları Euro olarak şöyledir:
Fransa: 4,2 Trilyon Euro
Almanya: 2,4 Trilyon Euro
İtalya: 2 Trilyon Euro
İspanya: 1,9 Trilyon Euro
İngiltere: 1,7 Trilyon Euro
İrlanda: 1,7 Trilyon Euro
Portekiz: 0,4 Trilyon Euro
Yunanistan: 0,4 Trilyon Euro
Avrupa ülkelerinde meydana gelen borç krizi, Avrupa Birliği’ni sarsan bir kriz haline dönüşmüştür. Yunanistan ve İtalya ile başlayan Avrupa borç krizi, Avrupa Birliği üyesi tüm ülkeleri etkilemiştir. Ekonomileri kötüye giden Macaristan, Portekiz, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve İtalya’dan sonra Fransa’nın durumu da kötüye gitmeye başlamıştır. Fransa ekonomisi durgunluk dönemine girmiştir. Fransa, Euro Bölgesi’nde çok büyük borcuyla en fazla endişe meydana getirmektedir. Romanya’nın durumu hiç iyi değildir. Sırbistan ve Slovanya ekonomileri iflasın eşiğine gelirken, İngiltere ve Almanya ekonomilerinde de daralmalar medyana gelmiştir.
Almanya’da kamu borçları rekor seviyeye ulaşmıştır. Almanya Federal İstatistik Dairesi’nden 25 Haziran 2012 tarihinde yapılan açıklamada, federal, eyalet ve yerel düzeydeki borçların 2.042 trilyon Euro’ya ulaştığı belirtilmiştir. Freiburg Üniversitesi’nde görevli ekonomi Profesörü Brend Raffelhueschen 17 Eylül 2012 tarihinde yaptığı açıklamada, Almanya’nın resmi verilerinin gösterdiğinden çok daha fazla borcu var. Almanya’nın 2 trilyon Euro olan kamu borcundan ayrı olarak, sosyal güvenlik ve emeklilik fonlarındaki açıklardan kaynaklı 5 trilyon Euro yükümlülüğü bulunuyor. Avro Grubu Başkanı ve Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker ise 17 Kasım 2011 tarihinde yaptığı açıklamada, Almanya’nın borç seviyesinin endişe verici olduğunu belirtmiştir.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Almanya, Fransa, İngiltere ve Hollanda ekonomilerindeki riskler dolayısıyla, Avrupa Birliği’nin AAA olan uzun vadeli kredi notunu, 4 Eylül 2012 tarihinde negatife düşürmüştür. Avrupa’daki borç krizi, Avrupa ülkelerini zincirleme olarak etkilemiştir.
Avrupa’daki borç krizi, Avrupa ekonomilerini sarsarken, yaşam grafiği de düşüşe geçmiştir. Euro Bölgesinde, Euro’ya güven kalmamıştır. Hatta Avrupa borç krizi ile Euro Bölgesi’nin dağılabileceği bile konuşulur olmuştur. Euro Bölgesi’nin dağılması ile Avrupa Birliği tamamen çökecektir.
Euro bölgesi ekonomileri zor bir süreçten geçiyor. Avrupa’da yaşanan borç krizine bir çözüm bulunamazsa, gelecekte dünya ekonomisini de olumsuz yönde etkileyeceği aşikârdır. Zaten Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa’daki borç krizinin uzun süreceğini ve dünya ekonomisine ağır etkileri olacağı tahmininde bulunmuştur. IMF Başkan Yardımcısı Zhu Min, 13 Eylül 2012 tarihinde yaptığı açıklamada, “Kriz henüz sona ermedi. Aksine tam ortasındayız ve alacak çok yolumuz var” demiştir.
Bu konuda Uluslararası Sendikalar Birliği Başkanı Sharan Burrow 28 Ocak 2012 tarihinde yaptığı açıklamada, 20. Yüzyıl Kapitalizminin, 21. Yüzyılda geçmeyeceğini ve dünyadaki dengesizliklerin 1930’lu yıllardan daha kötü olduğunu söylemiştir.
Avrupa’daki borç krizinin 1929 Ekonomik Buhranı’ndan daha derin olduğu gözlenmektedir. Büyük bir borç krizi içine düşen Avrupa Birliği ülkelerinin eskiden olduğu gibi refahı yüksek düzeyine yeniden dönmeleri mümkün değildir. Avrupa batıyor. Çünkü sömürülen ülkeler uyandı. Avrupa ülkeleri de sömürülerini kaybetti.
Türkiye, 1995 yılında, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşması yaptı. Gümrük Birliği Anlaşması ile Türkiye ekonomik yönden çok büyük zararlara uğradı. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik macerası ise belirsizliğini koruyor. Gümrük Birliği’nin yapıldığı 1995 yılında, Orhan Arslantaş’ın benim ile Kayseri Şafak Radyo’da yaptığı söyleşide bu konulara detayları ile işaret etmiştim.
Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.