Şevki Çobanoğlu

Şevki Çobanoğlu

Avrupa Birliği Kuruluyor da, İslâm Birliği Neden Kurulamaz?

Avrupa Birliği Kuruluyor da, İslâm Birliği Neden Kurulamaz?

Dünya geneline bir göz attığımız zaman, en fazla problemler içinde olan milletlerin İslâm ülkeleri (Halkı Müslüman ülkeler) olduğunu görürüz. Bu problemler gerek ekonomik, gerekse siyasi olmak üzere iki yönlüdür. Bunun sebeplerini araştırdığımız da, bu ülkelerin aralarındaki bağların kopuk ve büyük tezatlarla dolu olduğuna şahit oluruz.

İslâm ülkelerinin çoğu Ortadoğu’da ve Afrika Kıtası’nda yer alırlar. Bu ülkelerin bir kısmı, dünya petrol üretiminin büyük zenginliğine sahiptir. Ancak buna rağmen, en çok ekonomik kriz ve siyasi bunalımlar bu ülkelerde yoğunlaşmaktadır. Acaba neden?

Geniş ekonomik özelliklere sahip olan İslâm ülkeleri arasında, Müslümanların haklarını koruyucu siyasi ve ekonomik birlik, çok yönlü ve köklü bir yapıya sahip mali işbirliği, pazar ilişkileri, ticari alış-veriş arzu edilen düzeyde değildir. Halbuki, dini, kültür ve tarihi bağları bulunan bu ülkeler, birlik olunduğu zaman dünya üzerinde etkileyici bir güç olma imkânına sahiptirler.

Bugün Filistin, Kudüs, Gazze ve Mescid-i Aksa’ya yapılan Siyonizm’in açık saldırıları Batı’dan ve özellikle ABD’den destek görmektedir. İran-Irak Savaşı, Lübnan iç savaşı, İsrail’in Müslümanlara saldırısı, Kıbrıs meselesi, Libya’ya ABD’nin saldırısı, Afganistan ve Azerbaycan’a Rusya’nın müdahalesi, Bulgaristan’daki Müslümanlara yapılan zulüm, Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Müslümanlara yaptığı zulümler, Körfez Savaşı ile Irak’ın işgali v.s. hep Batı dünyasının cani yüzünü ortaya koymuştur. Batı dünyasının, İslâm dünyasına ve Müslümanlara karşı giriştiği eritme ve yok etme plânları devam etmektedir.

Dünyada bu olanlar göstermektedirler ki, Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa Çin, İsrail ve bütün Batılı güçlerin hedefi ve saldırıları, Müslümanların bir ablukaya alınarak tamamen imha edilmesine yöneliktir. Buna açık misal; Yahudi İsrail’in dünyanın gözleri önünde, Kudüs’te, Gazze’de, Ramallah’da, Filistin’in her yerinde Müslümanların kolunu, bacağını kırıp öldürmesi ve evlerini dozerlerle yıkmasıdır.

İslâm ülkelerine düşen görev; kendilerine açık ve alenen Batı’dan yönelen saldırılara karşı aralarında bir birlik oluşturmalarıdır. Bu birlik siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel alanları da kapsayan tek bir blok “İslâm Bloğu” olarak vücut bulmalıdır.

Bu yolda mesafe almak için, Müslümanlar olarak kendi kendimize önce şu soruları soralım:

1) İslâm ülkeleri (Halkı Müslüman ülkeler ) arasında, siyasi ekonomik, askeri ve kültürel alanları kapsayan bir blok “İslâm Bloğu ” kurulamaz mı? Müslümanların birleşmesini engelleyen faktörler nelerdir?

2) Avrupa ülkeleri arasında bir “Avrupa Birliği ” kuruluyor da, İslâm ülkeleri arasında önce bir “İslâm Ortak Pazarı” daha sonra da “İslâm Birliği” kurulamaz mı? “İslâm Ortak Pazarı”nın kurulması bir hayal mi, yoksa çabalanırsa bu bir gerçek olabilir mi?

3) İslâm ülkeleri arasında İslâm Kalkınma Bankası tarafından kabul edilen ortak bir para birimi olan “İslâm Dinarı” piyasaya çıkarılamaz mı? Neden?

4) Müslümanlar hep sömürülen, horlanan, ezilen, zulüm gören, Batı’ya boyun eğen milletler olmaya ne zamana kadar devam edecekler? Müslümanlar kendilerine yabancı değerlere, Batı’nın kültür asimilasyonuna karşı ne zaman “dur” diyeceklerdir?              

5) Müslümanlar birlik olup varlıklarını kendileri için kullanamazlar mı? Aralarında ihtilaflar varsa neden? İhtilafları giderici çözümler bulunamaz mı?

Allah (c.c), Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Müminler (dinde) kardeştirler. Onun için (ihtilaf ettikleri zaman) iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve (Allah’ın emrine muhalefet etmekten) sakının ki, merhamet olunasınız.” (Hucurat Suresi, Ayet: 10)

“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” (Âl-i İmran Suresi, Ayet: 139)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Kim kötü ve çirkin bir iş görürse, onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa, diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.” (Sahih-i Müslim, Îman, 78)

Her Müslüman bir kötülük görünce ya eliyle düzeltmeli, ya diliyle düzeltmeli, ya da kalben karşı koymalıdır. Müslümanlar, dünyada yapılan zulüm ve işkenceler karşısında mutlaka bir tavır göstermelidirler.

Müslümanlar, yapılan zulüm ve işkencelere karşı durmak için elbette çözümü kendileri bulacaklardır. Ama nasıl?  Tabi ki birlikte hareketle, düşünerek, çalışarak ve Allah’ın yardımıyla bu çıkış yolunu bulacaklardır. Yeter ki bu yolda istenen çaba harcansın.         

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde meydana gelen Batı taklitçiliği üzerine Büyük Sultan İkinci Abdülhamid Han, “Yeniden canlanmak için Avrupa medeniyetini taklit etmek değil, gücümüzün esası olan İslâmiyet’e dönmek gerekir” demiştir.

İşte Müslümanlar, İslâmiyet’e ve millî kültürel değerlerine sarılarak kendi çözümlerini bulmalıdırlar.

Osmanlı Devleti, Asya’dan, Afrika’ya ve Avrupa’ya kadar egemenliği altındaki bütün Müslümanların birliğini sağlamıştır. Fakat Osmanlı Devleti’nin tarihe mal olması ile bu birlik ortadan kalkmış ve İslâm dünyası parçalanmıştır. İslâm ülkeleri yeniden aralarında birleşerek, güçlü bir yapı ile bir araya gelip, “İslâm Birliği”ni kurmalıdırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şevki Çobanoğlu Arşivi

Vergi

31 Mayıs 2014 Cumartesi 06:00