Araştırmacı bir ruha sahip eğitimciydi Hamdizade Abdülkadir Erdoğan

Araştırmacı bir ruha sahip eğitimciydi Hamdizade Abdülkadir Erdoğan

Ramazan ayı boyunca Merhaba Gazetesi'nin okullarına özel olarak hazırladığı Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Konya öğretmenlerinin bugünkü konuğu Eğitimci, araştırmacı ve yazar Hamdizade Abdülkadir.

Eğitimci, araştırmacı ve yazar Hamdizade Abdülkadir, 1877’de Konya’da doğdu. Babası Ali Efendi’dir. Soyadı kanunu çıkıncaya kadar dedesi Hamdi Efendi’nin adını kullandığından “Hamdizade” olarak tanındı. Soyadı Kanunu çıkınca bazı yazılarında kullanmakta olduğu Erdoğan’ı soyadı olarak aldı. Abdülkadir Erdoğan, iyi bir medrese tahsili görerek Sivaslı Ali Kemalî Efendi (1853-1920)’den icazet aldı. Daha sonra Konya Dârü’l-muallimin’e devam ederek buradan 1895’te mezun oldu. Ayrıca yetişmesinde, o yıllarda Konya’da sürgünde bulunan Ebüzziya Mehmet Tevfik (1849-1913)’in evinde yapılan toplantıların önemli rolü vardır. Hamdizade Abdülkadir’in resmi görevleri şöyledir: 1 Nisan 1326/14 Nisan 1910’de Maarif Nezaretince yeni açılan Burdur İdadisi Türkçe, malumatı medeniye, kanun, iktisad ve ahlak dersleri imtihanını kazandı. Ancak oraya gitmedi. 9 Şubat 1327/22 Şubat 1911’de 600 kuruş maaşla Konya İdadisi/Lisesi Türkçe muallimliğiyle ilk defa devlet memurluğuna tayin edildi. 9 Eylül 1329/22 Eylül 1913’te Konya İdadisi Türkçe muallimi iken Sultani teşkil edildiğinden açığa çıkarıldı. Ancak 13 Teşrinievvel 1329/26 Ekim 1913’te 200 Kuruş maaşla tekrar Konya Lisesi Farsça öğretmenliğine tayin edildi.

KONYA’DA FARKLI OKULLARDA GÖREV YAPTI

18 Mart 1330/31 Mart 1914’te Konya Lisesi ulum-u diniye öğretmenliğini Abdüsselam Efendi’nin memleketine gitmesi üzerine vekâleten derslere girdi. 22 Teşrinievvel 1331/4 Kasım 1915’te Konya’da yeni açılan Medrese-i İlmiye’nin birinci ve ikinci sınıflarının İslam tarihi müderrisliğine tayin oldu. 24 Şubat 1337/1921’de Derviş Bekirzade Mehmet Efendi’den boşalan Konya Meclis-i Umumi azalığına seçildi. 18 Mayıs 1338/1922’de Konya İdare Meclisi’nce Garbi/Batı Anadolu Menzil Müfettişliği Mubayaa (satınalma) Komisyonu temsilciliğine getirildi. 10 Haziran 1338/1922’de Konya İdare Meclisi adına Takdiri İcar Komisyonu azalığı yaptı. 16 Kânunuevvel/Aralık 1339/1923’te Konya Lisesi Farsça öğretmenliğine atandı. 14 Eylül 1340/1924’te Asaf Bey’in İstanbul’a gitmesi üzerine Konya Meclis-i Vilayet azalığına seçildi. 23 Eylül 1341/1925’te Konya Müftüsü Yalvaçlı Ömer Efendi izin alması üzerine Konya Müftü vekili oldu. 1 Mart 1927’de 3000 kuruş maaşla

Konya’da yeni açılan ve bir yıl sonra Ankara’ya nakledilen Orta Muallim Mektebi (Gazi Eğitim Enstitüsü)’nde Arap ve Fars dili ve edebiyatı öğretmenliğine tayin edildi. 26 Ocak 1929’de Konya Kız Muallim Mektebi din dersleri öğretmenliğine tayin edildi. 1932’de öğretmenlikten ayrılarak İstanbul’da Süleymaniye Külliyesi imaretinde kurulmuş olan Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ne İbnü’l-Emin Mahmud Kemal (1870-1957)’in yardımcısı olarak tayin edildi. Erdoğan, 1935’te İbnü’l-Emin’in emekliye ayrılması üzerine aynı müzede müdür vekili, 1937’de de müdür oldu. Müdürlüğü esnasında müzedeki bilinen en eski tercümenin de yer aldığı dokuz Kur’an tercümesini “Kur’an Tercümelerinin Dil Bakımından Değerleri” adlı makalesiyle ilim âlemine tanıttı. 1939’da “Türk İslam Eserleri Müzesi Kataloğu” ve 1941’de “Fatih Devrinde İstanbul’da Bir Türk Mütefekkiri, Şeyh Vefa Hayatı ve Eserleri” adlı eserini yayımladı. 1943’te yaş haddinden emekliye ayrılan Abdülkadir Erdoğan 1 Aralık 1944’te İstanbul’da vefat etti.

KONYA TARİHİ HAKKINDA YAZILAR YAZDI

Öğretmen Ali Rıza Akıncı onun eğitimciliğin şöyle anlatır: “O’nunla tanışmama ilk defa Konya’da vuku bulmuştu. Rumi 1328/1912 yılında Daru’l-fünun’u bitirmiş ve Konya’ya edebiyat muallimi tayin edilmiştim O da memleketi olan Konya’da Mekteb-i Sultani’de Farsça okutmakta idi. Konya İdadisi Türkçe muallimi iken Sultani teşkilâtı yapılması üzerine kısa bir müddet açıkta kalmış ve 1329 Teşrinievvel/Ekim 1913 ortalarında Konya Sultanisi’ne Farisi muallimi olarak getirilmişti. Aynı zamanda Konya’da münteşir Babalık ve Türk Sözü gazetelerinde Konya’nın tarihine ait makaleler yazıyordu. Bir taraftan da Donanma-yı Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyeti Konya şubesi toplantılarına iştirak ediyor, vilâyetçe teşkil olunan Salname (Yıllık) Encümeninde çalışıyordu.Bir aralık Arabi muallimi olan Abdüsselâm Efendi’nin memleketine gitmesi üzerine Sultani’de Arapça derslerini vekâleten üzerine almıştı. İttihat ve Terakki fıkrasını Konya vilâyet merkezi binasında zamanına göre çok mütekâmil bulanan bir kütüphanenin ihzarını(hazırlanmasını) temin etmiş ve tesisine (kurulmasına) muvaffak olmuştu. Aşağı yukarı 34-35 yaşlarında ya vardı, ya yoktu. İtina ile sarılan beyaz sarığını siyah sof cübbesine yakıştırmasını gayet iyi biliyor ve bu hali ile üstün bir zevki selim sahibi olduğunu gösteriyordu. Öyle ki nurani çehresi ile müstesna bir hususiyet iktisap eden bu kılık, kıyafeti; kendisini diğer sarıklılardan kolaylıkla tefrik etmekte idi. Sultani’de Türkçe muallimleri da dâhil olduğu halde cümlemiz tam bir ahenk ve anlayış içerisinde edebiyat ve felsefe gurubuna dahil olan dersleri talebelerimize sevdirerek okutmaya çalışıyorduk. Etrafımızda olgun ve büyük, bir gençlik kütlesini toplayabilmiştik. Fakat bu halimizle aynı zamanda diğer bazı muallimlerin üzerinde haset hislerini doğurmakta olduğunu görüyorduk. Yukarıda sınıfların birisinde Araçlı çok müstait (kabiliyetli) bir talebemiz vardı. Bunun zekâsı fevkalâde üstündü. Derslerin birçoğunu ihmal etmek gibi büyük bir kabahati olduğu halde müzakere ve imtihanlarda çalışan arkadaşlarının hemen hepsinden daha mükemmel ve tatmin edici cevaplar verir ve bittabi, en iyi bir şekilde muvaffak olurdu (başarırdı). Bu hali başta müdür olduğu halde muallimlerden birçoğu üzerinde aleyhine bir cereyan (akım) doğurmuştu. Küçük bir muzipliği vesile edilerek toplanan bir muallim meclisinde (öğretmenler kurulunda) onun Sultani/Lise’den tardına (uzaklaştırılmasına) karar verilmek istenmişti.

KONYA LİSESİ’NDE ÖĞRETMENLİK YAPTI

Hamdizade Abdülkadir, hemen söz aldı ve bu gencin üstün vasıflarını ve ruhi meziyetlerini veciz bir şekilde belirttikten sonra aleyhine tecelli etmekte olan menfi cereyanı (olumsuz düşünceleri) bütün meclis mensupları üzerinden kaldırdı ve tahsiline devamına yine imkân hazırladı. Filhakika bu müstait (kabiliyetli) genç sultaniyi, bilahare Mülkiye’yi (Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni) en iyi ve parlak derecelerle ikmal etti. Hatta devlet hesabına müsabaka ile (yarışmayı kazanarak) Avrupa’ya bile gönderildi. Avdetinde (dönüşünde) devletin en mühim ve mesuliyetli yüksek makamlarında vazife gördü. Umum müdürlük ve müsteşarlıklarda bulundu. Bu hadise bize onun muallimliği sırasında emsaline nazaran hocalık vasıflarından en mühimini göstermesi itibariyle ehemmiyeti haiz olsa gerektir. İstidat sokağa atılmamış, memleket hizmetine yararlı kılınmıştır.” İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Konya merkez idare heyeti üyeliği yapan olan Erdoğan, bir müddet Konya’ya dönerek Konya Lisesi’nde öğretmenlik yapmaya başladı. Öğretmenlik yıllarında Konya İl İdare Meclisi üyesi olarak çalıştı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Konya merkez idare heyeti üyesi olan Abdülkadir Erdoğan, 1918’da İstanbul’da örfü idarede yargılandı. Bir yıl Bekir Ağa Bölüğü’nde kaldı. Bu esnada Konya’da meydana getirdiği iki bin ciltlik kütüphane Konya Valisi Cemal Bey tarafından at arabaları ile bitpazarına taşınarak ve orada yok bahasına elden çıkarıldı.

KONYA GAZETELERİNDE MAKALELERİ ÇIKTI

Titiz bir araştırmacı olan Abdülkadir Erdoğan hakkında Muhlis Koner, şunları kaydeder: “Yazacağı her yazı üzerinde icabında bütün eski eserler müesseselerini, kabirleri, tekkeleri, evkaf arşivlerini yorulmak bilmez bir azimle dolaştıktan sonra büyük bir itina ve dikkatle makalesine başlar, tekrar okur, meselâ bir kitabede ufak bir şüphesi olursa yaşlılığına rağmen memleketin öbür ucunda o eserin başucuna gider, saatlerce kalırdı. Kıymetli bir ilim adamı olan Abdulkadir Erdoğan’ın Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, Türk Sözü, Babalık ve Konya dergi ve gazetelerinde pek çok makalesi yayımlandı. O, yazı hayatındaki en faal dönemini Babalık gazetesinde geçirdi. 1910’dan itibaren Konya mahalli tarihine ait yazılarını sürekli bu gazetede yayınladı. Konya’daki Selçuklu Karamanoğulları ve Osmanoğulları’na ait eski eserlerinin dünya ilim âlemine tanıtılmasında öncü oldu.

YAZDIĞI ESERLER

Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Katalogu ile (İstanbul 1939) ile Fatih Devrinde İstanbul’da Bir Türk Mütefekkiri, Şeyh Vefa Hayatı ve Eserleri (İstanbul 1941) adında Abdülkadir Erdoğan’ın basılmış iki kitabı vardır. Vakıflar Dergisi’nde “Silivrikapı’da Hadım İbrahim Paşa Camii” (I, 1938, s.29-33) ve “Kanûnî Süleyman Devri Vezirlerinden Pertev Paşa’nın Hayatı ve Eserleri” (II, 1942, s.233-240) adlı makaleleriyle Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi’nde yayımlanan “Üsküdar Suyolu Haritası” (IV, 1940, s.139-143) adlı makalesinden başka Konya Halkevi tarafından çıkarılan Konya dergisinde “Mahmudu Hayrânî’nin, Kardaşı Ahmet’in Torunu Seyyid Ali’nin Sandukaları” (1, 1936, s.40-42); “Necmüddin Ahmet’in Sandukası” (2, 1936, s.105-108), “Seyyid Ali’nin Sandukası” (3, 1936, s.177-179); “Kitâbelerin Değeri ve Konya” (4, 1936, s.221-225); “Ebubekir Efendi Coğrafyası” (5, 1936, s.304-307); “Konya ile İlgili En Eski Bir Selçuklu Vakfiyesi” (6, 1937, s.370-375); “Meram Bağları” (7, 1937, s.424-428); “Kanûnî Süleyman’ın Vakfiyesi ve Kazasker Hâmid Efendi” (8, 1937, s.502-507); “Konya’da Düğünler” (10, 1937, s.617-626); “Sürûrî” (11, 1937, s.650-658); “Silivri ve Konya” (12, 1937, s.740-749); “Konya’da Eski Tekyeler” (13, 1937, s.814-823; 16-17, 938, s.971-977); “Silleli Sürûrî” (14-15, 1937, s.849-853; 18-19, 1938, s.1500; 20-21, 1938, s.1133-1136; 22-23, 1938, s.1227-1229); “Konya’da Eski Medreseler ve Medreseliler” (20-21, 1938, s.1194-1197; 22-23, 1938, s.1220-1226; 24-25, 1938, s.1320-1325; 26-27, 1938, s.1389-1395); “Eski Türk Anadolu Halıları” (28-29, 1939, s.1475-1480) gibi makaleleri yayınlanmıştır.. Bunlardan başka, Konya’da yayımlanan Babalık gazetesinde 1910-1926 yılları arasında “Konya’da Mevcut Müessesât-ı İslâmiyye”, “Konya Medresesi”, “Konya Fıkraları”, “Konya’ya Ait Atasözleri”, “Adana Mektupları” gibi bazı yazıları çıkmıştır. İstanbul’da neşredilen Zaman gazetesinde de bazı yazıları yayımlanmıştır (1935). Osmanlı Dönemi mimarlık tarihine dair pek çok yayını bulunan Muzaffer Erdoğan (1916-1985), Abdülkadir Erdoğan’ın oğludur.

Kaynak:İbrahim Büyükeken

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.