Allah’ın adıyla…
Gönül diliyle konuşmak…
Hakk ve hakikati dile getirmek…
Bir sevda iklîminde buluşmak…
Ne güzel bir sermayedir bu…
Allah’ın ikramıdır kullarına bu…
O’nu sevmek, O’nunla olmak ve O’na doyumsuzca yanmak…
Sevda yüklü bulutlar misâli, ülkeden ülkeye bu manâyı taşımak…
İşte Allah dostları bunu yapmışlar hep…
O’nu sevmişler daima, O’nunla hemdem olmuşlar ve O’nun sevdasını taşımışlar kıt’adan kıt'aya…
O’nsuz yaşamanın acısını anlatmışlar insanlara…
O’nsuz olmanın, olmamak olduğunu haykırmışlar onlara…
Olmamaktan daha öte bir felâket olduğunu haber vermişler…
Tıpkı Sahib-i Yasin, Habib-i Neccar gibi…
Ve giderken ötelere hüzün duymuşlar onlar adına…
Kendilerine yapılanı umursamadan;
-“Ona; “Cennete gir!” denildi. O da; “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi.” (36/YÂSÎN-26)
***
İşte budur en büyük servet ki, eşi bulunmaz bir nimet!
Ateşten ebedi kurtuluş, sonsuzluk ki; onun adı cennet!
Şimdi bir yoldasın sen ey insan!
Acep hangi yoldasın bilir misin?
Gidiş nereye, haberin var mı?
Nasıl bir yoldasın bakar mısın?
***
Heyhât çok geç olur bir gün,
Üzülür, gam ve kedere bürünürsün.
Öyle olmasın, dön gerçek yoluna,
Yarın pişman olmayasın.
Rabbinin sevdasıyla yan ki,
O sevdayı diyardan diyara taşıyasın!
Evet! Haydi,
O’nun Adıyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.