Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

ALLAH’A NASIL GÜZEL BİR KUL OLABİLİRİZ?

ALLAH’A NASIL GÜZEL BİR KUL OLABİLİRİZ?

Yaşadığımız günahlarla bezeli ortamda yüreğimizdeki imânı nasıl diri tutabiliriz? Endişesi taşıyoruz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam; ‘Şiddetli bir şekilde yaklaşan fitne sebebiyle vay insanların hâline. İnsanlar mü’min olarak sabahlar da, akşam kâfir oluverirler. İnsanlar dinlerini küçük dünya menfaati karşılığı değiştiriverirler. İşte öyle zamanda dinlerinde sâbit kalabilenler, ellerinde kor ateşi tutanlar gibidirler.’ (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, II, 390; Ayrıca bkz. Müslim, İman 186) İşte bu geleceğe ışık tutan muhteşem hadisin ifâde ettiği haller bugün yaşanıyor.

Başlığımızdaki soruya cevap mâhiyetinde olacak bugünkü Recep ayı yazımız. Şu mübârek Rabb’imizin ayında, ‘tüm benliğimizle, rûhumuzla Hakk’a dönmek nasıl olur acaba?’ diye kafa yoruyoruz. Etrâfımızda cereyân eden her biri birbirinden çetrefilli, ilginç, insan olmaya yakışmayan dehşetengiz hâdiseler, insanı ‘Rabb’e sâlih bir kul olmak’tan fersah fersah uzaklaştırarak, onu menfîlikler dünyâsına doğru sürüklüyor. Bilhassa günümüz dünyâsında ciddi bir Müslüman olmak, değerlerine sâhip çıkmak epey bir emek istiyor. Evet ama işte üç aylar gibi güzel ve bereketli bir zeminde, ‘iyi bir kul olma’ mücâdelesinin tam da daha kolay verilebileceği iklimdeyiz. Neden olmasın, değil mi? Neler yapılabilir? Mesela dersek;

Âlemlerin Mutlak Sâhibine güzel bir kul olmak için; bütün içtenliğimizle, her türlü fuzûliyattan uzak durarak, gâyet samimâne biçimde, Allah Teâlâ’ya yönelmeliyiz. İman aslında insan için, tükenmez bir hazinedir. Bugün imanını kaybetmiş niceleri var ve işte dünyâdaki tüm olumsuzluklar onlar tarafından işleniyor. Ve imanlı olanlar da, yukarıdaki hadisin muhtevâsına göre, âdeta imanlarını avuçlarının içinde bir kor ateş gibi tutuyorlar. Tutmayanlar ise, acımasız imansızlık girdabında batağa saplanıyorlar. Son hezimet hüsrandır pek tabi.

Bilisin ki, iman insanı iyiliklere açar, kötülüklere kapatır. Bugün dünyâda işlenen kötülüklere, ölüm ve zulümlere, eziyet ve işkencelere, hak ihlallerine, tecâvüzlere bakar mısınız? İmanlı insanlar hiç bunları yapabilirler mi? İmanlı insanlar asla bunları yapmaz. Bilakis imanlı insanlar zulmü önler, hiçbir zaman zâlimin yanında yer almaz. Ama bugün bakıyorsunuz, nice ismi Müslüman olanlar nasıl da zâlimlerle, İslam düşmanlarıyla kol kola geziyorlar. Müslümanlar imanlarını muhafaza etmezlerse, az veya çok dünyâlık karşılığında, böylesi ahretleri adına acınası hallere düşebiliyorlar. O sebeple her birerlerimiz imanlarımızı titizlikle, büyük bir özenle korumaya, hassâsiyet göstermemiz icap ediyor. İşte Recep ayı, bunun gerçekleşmesi için münbit bir atmosferdir.

Biz Rabb’imize ‘iyi bir kul olmak’ istiyorsak, bir kere kendimize doğru misaller seçmeliyiz. Biz Peygamberi, O’nun sadık sahabelerini ve onları tâkip eden İslam büyüklerini kendimize örnek modeller almalıyız. Âdeta bize sâdece bir defa yaşanmak üzere verilen ömür sermâyesini çok titizce kullanmalı, her ânımızı imânımızı kuvvetlendirici şeylerle değerlendirmeliyiz.

Hem kendimiz güzel ahlaklı olmalı hem de kâmil ahlaklı dostlar edinmeliyiz. Zira Peygamberimiz aleyhisselam; ‘Kişi dostunun dîni üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.’ Buyuruyorlar. (Ebû Davud, Edeb 19 Hadis No: 4833) İnsanlar çevrelerinde kimi sevdiklerine bir baksınlar. Kim hangi özellikteki kişiyi seviyorsa o da onun gibidir, değilse yakın zamanda kişi sevdiğine benzer. Dolayısıyla sevdiğimiz kişi bizim ölçümüzü ortaya koyar.

Rabb’e güzel kul olmak için bize iki dünya saadeti kazandıracak güzel ameller biriktirmeliyiz. Amellerimizi sâlih hâle getirmeli, nefsin hevâ ve heveslerine göre değil ‘Hak rızâsı’ gâyesiyle ameller işlemeyiz. Hedefi yüksel tutmalıyız. Dünyâda yaşama hedefimiz ahretimizi kazanmaktır. Bunun için ‘Allah rızâsı’ amacından hareketle, cenneti âlâya sunulmaya lâyık ameller, yüce Rabb’e takdim edilmeli. Firdevs cennetlerine erişmek gâyesiyle hep hayra, hayırlı amellere koşmalı.

Rabb’e güzel kul olmak için, her gün şerefli Kur’an’la birliktelik olmalı. Onu okumalı, meâlini, tefsirini, esbâbı nüzûlunu, târihsel süreçleri bilmeli, öğrenmeli, anlamalı, tefekkür etmeli. Kur’an’ı rehber bilmeli, ölçülerini şaşmadan, kaymadan hayâta uygulamalı, yanlış yorum ve tevillerden şiddetle kaçınmalı. Güvenilir İslam büyükleri o âyetleri nasıl yorumlamışlar onlara bakmalı. Bugünkü kasıtlı, yanlı, sapkın fikirlerle yorumlayanlara itibar etmemeli.

En yakın çevremizden en uzağımıza kadar hep iyiliği söylemeli, kötülükten sakındırmalıyız. Yâni, ‘emri bil ma’ruf görevi’mizi hakkıyla yerine getirmeliyiz. Bunları yapsak zâten boş zamânımız kalmayacaktır. Tabi yanı sıra zikrü tesbihata devam etmeli, nafile ibâdetlerle Hakk’a yaklaşmalı, gece kalkıp seher vakitlerini ihya etmeli, tevbe ve istiğfarlara devam etmeli hem kendimiz hem ümmeti Muhammed için, yana yakıla duâlar etmeliyiz.

Herkes tarafından yerilen yanlış hallerden kurtulmamız için, bu bahsettiklerimizi yapmak durumundayız. Tabi ki; ‘zahmetsiz rahmet gelmez’, bu idealleri gerçekleştirmek gayret ve emek istiyor. ‘Cennet ucuz değil, cehennem de, lüzumsuz değil.’ İçinde bulunduğumuz şu mübârek aylar bu hedefleri başarmak için güzel bir imkandır. Haydi davranalım dostlar! Kolay gelsin. Rabb’im yar ve yardımcımız olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi