Akraba ilişkileri ve yaşam
Yaşam bazen en sevdiklerimizi alır yanımızdan, yanıbaşımızdan ya da biraz daha uzaktan...
Bazen de bizi koparır yanımızdakilerden, yakınımızdakilerden...
Hayat böyle bir şey işte...
Sonbaharda dalından kopmuş bir yaprak gibi, bir o tarafa, bir bu tarafa savurur hayat insanları...
Kimi zaman sizinle yaşadığı aynı şehri bırakır giderler, kimi zaman da bu dünyadaki yaşam yolculukları sona ermiştir ve başka bir aleme göç ederler...
Gidenlerin değil, ama kalanların cephesinde büyük bir boşluk duygusu ve acı fırtına esmeye başlar ki, dayanılması kolay olmaz...
Artık yanımızda olmayan ya da yanınızda olmayan anneniz, babanız, kardeşiniz, çocuğunuz veya en yakınınız her kim olursa olsun şunu bilmelisiniz ki, kişileri vazgeçilmez yapan kendileri değil, onlara verdiğiniz değerin karşılık bulması ve size verdikleri değerin aynı karşılığı almasıdır...
Hissettirdikleridir...
Hissettiklerinizdir...
Karşılıklı duygular...
Ama samimi duygular...
Dolayısıyla çok sevdiğimiz birini kaybettiğimizde onun bize hissettirdiği duyguların, sıcaklığın, başını koyabileceğiniz bir omuzun yokluğudur acı çekmemize neden olan...
Çünkü, “iyi gününde yürüyerek, kötü gününde koşarak gelenin yoktur” artık hayatta...
İşte adama koyan da budur...
Yüzlerce, binlerce tanıdığın vardır, ama o kalabalığın içinde yapayalnızsındır...
xxx
Bir de gözümüzden ve gönlümüzden düşenler var...
Hiç karşı karşıya gelmek ya da görmek istemediklerimiz var...
Keşke, “hiç tanımasaydık, keşke hiç hısım-akraba olmasaydık” dediklerimiz var...
En yakının, ama sana en uzak olan...
Kendi kanından, kendi canından...
Ama, başın dara düştüğünde elini uzatmasına sıcak bakmadığın...
Sıkıntılı bir anında koşarak olmasa da, yürüyerek bile gelmesini istemediğin...
“Bana uzak, Allah'a yakın olsun” dediğin...
İnsanlar maalesef var!
Hayatımızın küçükte olsa bir yerindeler...
xxx
Aslında akrabalık insanlar arasında öyle bir bağdır ki, insanın ömrüne ömür katar, yaşama sevinci verir...
Akrabalık bağında en önemli öncelik anne ve babaya aittir...
Onların kanatları altında bulunmak, buluşmak, ziyaretleşmek, akrabalık ve hısımlık bağlarının devam etmesine ve nesilden nesile sürmesine en büyük vesiledir...
Akrabalar içerisinde bizlere iyi davrananlar olduğu gibi, bize sıkıntı verenler de yok değil...
Yukarıda da izah ettiğim gibi, “yüzünü görmek istemediklerimiz”in olduğu gibi...
“Akrabanın düşmanlığı ve dostların eziyeti, yılan zehrinden daha fenadır” demiş ya, bir düşünür, haklı...
Akrabalık ve dostluk konusunda da önemli bir sınavdan geçiyoruz...
Zor bir dünyada kolay yaşamanın peşine düşmüş gidiyoruz...
Dolayısıyla bazı geleneksel değerlerimizi, ananelerimizi, büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi hızla yitirmeye devam ediyoruz...
“Akraba” dedik, “Akbaba” dedik, biraz zülfiyare dokunduk, meseleyi bir gülmeceyle tamamlayalım...
Cemal, Temel'e dert yanar. “Beni kimse ziyarete gelmiyor, ben de kendilerini tanımıyorum, ama bütün akrabalarımı tanımak ve hepsiyle görüşmek istiyorum” der.
Temel, “Çok basit, bana piyangodan büyük ikramiye çıktı diye bir söylenti çıkar, hepsi seni görmeye geldiği gibi, yeni yeni akrabaların bile olur” der ve meseleyi kapatır.