3. ayında 15 Temmuz
15 Temmuz FETÖ kalkışması 3. ayını doldurmuş olmasına rağmen, hala mahkemelere ulaşmış bir iddianame yok. FETÖ kaçaklarından ise yakalanan yok.
Bir kısım yakalanan elbette var, ama bu yakalanan asıl yakalanması gerekenler değil.
Mesela bir Adil Öksüz henüz yakalan(a)madı.
Bir Alaattin Kaya’dan haber yok.
Şu ana kadar kendini gizleyen albaylar yakalanmış veya bir takım gazete çalışanları yakalanmış.
FETÖ elebaşısının akıbetinden ve iadesinden ise hiç mi hiç haber yok.
En çok şikâyet edilen durum ise, memur statüsündeki öğretmen ve polislerden alt kademedekilerin yakalanmasına rağmen, bunları atayan üst kademedekilerin ve onların hamisi durumundaki politikacılara henüz dokunulmamış olmasıdır.
FETÖ elebaşısının içinde olduğumuz NATO ittifakının Türkiye gladyosunun yani Müttefikimiz(!) Amerika’nın bir piyonu ve devletin içine sızdırdığı bir virüsü olduğuna hala inanmayan varsa, aklının başına gelmesi için en iyi yapacağı şey gidip kendisini duvara vurması olur.
FETÖ’nün tasfiyesinden sonra kendi meşrebine, kendi cemaatine yer açıldığı zehabına kapılanların ise, en kısa zamanda akıllarını başlarına almaları konusunda dua etmekten başka bir çıkar yol yoktur.
15 Temmuz’da darbeye karşı direnen tek topluluk, bu ülkede bu güne kadar statükonun ürettiği beyaz Türkler tarafından aşağılanan ve hor görülen orta sınıf vatandaşlardır.
15 Temmuz sonrasında bu darbeye dirençli orta sınıfın iyi niyetini suiistimal edecek her yapı ihanetle eşdeğer görülmelidir.
Çünkü cumhuriyet hükümetlerinin ABD ve Avrupalı müttefiklerinin eliyle dini ve ahlaki hayata oluşturduğu toplumsal travmanın ardından, FETÖ’nün ortadan kaldırılması ile kendi kültürel ve siyasal çabasının önünün açılacağı zehabına kapılanların oluşturacağı kötülük, bir öncekinden aşağı olmayacaktır.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ortaya çıkan cemaatlerin tartışılması, siyasi olduğu kadar dini dinamiklerimiz açısından da en önemli kırılma noktalarımızdan biridir.
Cumhurbaşkanının veya Başbakanın ziyaretinde düzenlenen bir toplantıya çağrıldık ve sırtımız sıvazlandı diye dini cemaatlere çekidüzen verilmesi istek ve çalışmalarına gönüllü olarak katılma isteğinde bulunan veya bu tür çalışmalar için proje ve strateji üretmeye çalışanlar, durumlarını bir kez daha gözden geçirmelidirler.
Hele hele FETÖ’nün İslam anlayışı ile diğer cemaatlerin İslam anlayışı arasında, temel noktalar açısından çok fark yoktur iddiasıyla ortaya çıkan televizyon meddahı Hocaefendilerin(!) ve profların hezeyanlarına özellikle dikkat etmek gerekmektedir.
İslami cemaat ve grupların Cumhuriyet Hükümetlerinin dine dönük baskıları artırdıkları dönemlerde devletle kurmaya çalıştıkları siyasi ve iktisadi yaklaşmaların ve devlete bitişik bir hüviyet kazanma çabalarının asli hüviyetlerini yok ettiği bir gerçektir.
Bu gerçekten hareketle, başkaları yok olurken sadece biz var olalım çabasının başka çabalar da içerdiği gerçeğini de göz ardı etmeden yapılacak tek şey, cemiyet söz konusu olduğunda cemaat kimliğini terk ederek İslami kimliğine sahip çıkacak cemiyet insanları yetiştirmek olmalıdır.
FETÖ üzerinden yürütülen tartışmaların veya cemaatlere çeki düzen verme çalışmalarında göz önünde bulundurulması gereken en önemli konu, FETÖ’nün ve yeni yeni FETÖ’ler olmaya öykünenlerin İslami yapılanma olmadıklarıdır.
Diyanetin çalışması başta olmak üzere, Müslümanlar arasındaki genel cemaat algısını bozacak her türlü çalışmaya en başta karşı çıkması gerekenler, yine cemaatler olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.