Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

Emperyalizm ve Ortadoğu

Emperyalizm ve Ortadoğu

Sınır genişletme, yayılma hırsı, istilâ siyaseti, yâni başka ülkeler ile insan topluluklarını siyasî, iktisadî, askerî, dinî ve kültürel bakımdan tesir altına alma faaliyetine “emperyalizm” deniliyor. Bir başka ifadeyle müstemlekecilik, sömürgecilik.

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, bir televizyon programında konuşurken “Batı sömürgeciliği icat etmiştir ve onun da işi katliamdır. Bütün batılı ülkeler her gittiği yerde katliam yapmıştır. Batıdan medet ummak dünyanın en büyük ahmaklığıdır” diye söylemişti. Küreselleşme, tek tip insanlık, tek tip kültür meydana getirerek onu küçük bir köy”e hapsetme hedefi, hem dünya gerçekliğine hem de insan fıtratına aykırı yeni sömürgeciliğin adıydı. Globalleşme” adı altında Avrupa ve Üçüncü Dünya ülkeleri ile Türkiye’de çok tartışılmıştı. Sinanoğlu’nun Büyük Uyanış” adlı bir kitabı var. Altıncı baskısı 2003’te yapılan o eserde Sinanoğlu, İngiliz Muhitler Cemiyeti’ne çok atıfta bulunur. Kendisine bir gazeteci tarafından yöneltilen hainler ve “etki ajanları”yla ilgili soruya cevap verirken şu ifadeleri kullanıyor: “İngiliz Muhitleri Cemiyetinden olmayan bir yerlere gelmiyor. Bunu herkes biliyor. Nihayet ne üniversitede bir yere gelebiliyorsun ne de başka bir kurumda.” Ayrıca, “Diğer ülkelerde insanlar becerilerine, liyakâtlarına, yeteneklerine, yapılarına göre birtakım işlere konurlar. Türkiye’de böyle bir şey yok. Ben bunu 40 senedir görüyorum.” diyor.

Tarih Tekerrür Eder mi?

Bilâd-ı Şam, Lübnan, Filistin, Ürdün ve Suriye’yi kapsayan tarihî coğrafyayı tanımlayan bir isim. Osmanlı Devleti, 18. yüzyılda farklı eyaletler halinde yönettiği Bilâd-ı Şam’da iktidarını, valiler ve yerel güçler aracılığıyla sürdürmeye çalışmıştı. Tarih bir ilim kitabıdır. Geçmişi bilip, geleceği öngörmek açısından bir “danışman” gibidir. Bundan dolayı “Danışan dağı aşar, danışmayanın yolu şaşar” demişlerdir.

8-9 Aralık 1917 tarihinde yakın tarihimizin hüzünlü sayfalarından biri gerçekleşmişti. Bundan tam 107 yıl önce İngiliz ordusu tarafından alınan Kudüs, 401 yıl Osmanlı idaresinden, 730 küsur yıllık da İslâm hâkimiyetinden çıkmış oluyordu. Bilindiği üzere her milletçe kutsal sayılan Kudüs-i Şerif, Selahaddin Eyyübî tarafından Haçlılardan 2 Ekim 1187'de alınmıştı. Kudüs, 1516 yılında Mercidabık savaşıyla Osmanlı hâkimiyetine geçmişti. İngilizlerin başını çektiği Osmanlı Devleti’ni parçalamak üzere I. Cihan Harbi’nde, Filistin Cephesi’nde 1914-1917 yıllarında neler yaşanmıştı? Hatırlamakta fayda var. Birinci Gazze ve İkinci Gazze savaşlarında İngiliz ordusu, Türk birlikleri karşısında mağlup olmuştu. Bunun üzerine görevinden alınan General Murray’ın yerine İngiliz General Edmund Allenby tayin edildi. Üçüncü Gazze savaşında Türk birlikleri, iyi hazırlanan Allenby komutasındaki İngiliz kuvvetlerine yenildi. İngilizler, Mart 1917’de Irak Cephesinde Bağdat’ı ele geçirdiler. Filistin Cephesinde alınan yenilgilerden sonra Kudüs, 8-9 Aralık 1917’de elimizden çıktı. İngiliz General Edmund Allenby ise, 11 Aralık 1917’de askerleriyle birlikte Kudüs’e yürüyerek girmişti.

Suriye’de Neler Oluyor?

El Kaide uzantısı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) adlı terör grubu ve başında da “Anglosakson aklı”yla hareket eden örgüt lideri Ahmed Hüseyin el-Şara (Ebu Muhammed el-Colanî), diğer muhalif grupların katılımıyla 27 Kasım 2024’te kuzeybatı Suriye'de ani bir taarruz başlattı. Halep, Hama, Humus’tan sonra muhalif güçler, 8 Aralık 2024 tarihinde Şam’a girerek Baas Rejimine son verdi. Anglosakson aklıyla hareket eden Celanî, Golan Tepelerinden başlayarak Suriye’yi işgal eden, Suriye’nin askerî altyapısını bombalayarak yok eden İsrail’le savaşmayacağını; İngiliz yayın kuruluşu Sky News’e yaptığı “Suriye yeni bir savaşa girmeyecek. İnsanlar savaştan yoruldu. Ülke yeni bir savaşa hazır değil.” beyanatıyla dile getirmişti.

Muhaberat istihbarat örgütüyle Suriye’de bir Polis devleti kuran diktatör Beşar Esad, Kırım’da Müslüman Türklere zulmeden Putin’in Rusya’sına, anlaşmalı olarak kaçarak sığınma talebinde bulundu. Esad arkada, 2011’de çıkan isyan ve iç savaşta 500.000’in üzerinde ölü, 8-10 milyon civarında ülkesini terk eden Suriyeli, askerî ve sivil altyapısı mahvolmuş, sanayisi çökmüş ve yıllık enflasyonu yüzde 150-200 civarında ve %50 işsizlik oranıyla her türlü sömürüye açık bir ülke bıraktı. Nüfusunun yüzde 70’i sünni Araplardan oluşan Suriye, 61 yıl yüzde 12’lik bir azınlık (Nusayrî, Dürzî ve İsmailî) tarafından yönetildi. 1918’de Osmanlı himayesinden çıkan Suriye, emperyalist Fransız yönetiminin bölgede uyguladığı azınlık bazında çoğunluk üzerine hâkimiyet politikası durumundan dolayı ancak 1946’da bağımsızlığına kavuştu.

Katliamcı Sömürgeci Güçler Suriye’de

Osmanlı’nın parçalanmasından sonra Suriye (Şam) Fransızlara, Irak (Bağdat) ise İngiliz egemenliğine girdi. Çünkü emperyalist güçler, Ortadoğu’daki petrol kaynaklarına göz dikmiş Orta Doğu’yu, Osmanlı’dan sonra kan gölüne çevirerek yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmeye başladılar. Afganistan, Irak, Libya, Filistin, Lübnan’dan sonra sıra Suriye’de. Suriye’de kaybeden taraf Esad oldu. Baas rejimine destek veren İran ve Rusya da kaybedenler arasında yer aldı. Kazananlar arasında başta Amerika ve İsrail geliyor. Sömürgeci güçler, Orta Doğu’da katliam yaparak “Parçala, Böl, Yönet” taktiğini uyguladılar. Suriye Kurtuluş Hükümeti’nde söz sahibi olan Anglosakson aklı (Amerika, İngiltere, İsrail), Suriye’nin üçlü federasyona ayrılarak yönetilmesinde de güçlü olacaktır. Onların derdi Fırat’ın doğu ve batısındaki petrol ve su kaynaklarıdır. Suriye’nin yeniden yapılanmasında batılı çok uluslu kan emici şirketlerin aslan payını almasıdır.

Suriye Sonrası Türkiye’de Gelişmeler

Emperyalist Batı’nın her dediğini bazen yapmayarak dış politikada siyasî, iç politikada iktisadî olarak zayıf düşen Türkiye (Erdoğan), sınır güvenliğini sağlamak için zorunlu olarak Anglosakson aklının dümen suyuna girdi. Bilâd-i Şam coğrafyasında Amerika, İngiltere ve İsrail’le hareket eden Türkiye, Irak ve Suriye’deki Türkmenlerin haklarını masada sağlayabilirse; büyük bir güç elde edecektir. Musul ve Fırat’ın doğusundaki doğalgaz kaynaklarının Avrupa’ya aktarılmasında Türkiye’ye elbet pay düşecek. Suriye’de elde ettiği rüzgârla birlikte Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı’dan gelecek 35-40 milyar dolar yardımla birlikte 2025’te, tekrar seçilebilmek adına erken seçime gidecektir. Görünen köy kılavuz istemez. Bu arada milliyetçi oylar cumhurbaşkanlığı seçiminde çok belirleyici bir rol oynayacak. Oy kaybeden MHP’nin yerini ise, tek çatı altında toplanmaya çalışan milliyetçi küçük partiler doldurmaya çalışacak.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mustafa Balkan Arşivi